Diyarbakır Sadece Diyarbakır Değildir
1 sayfadaki 1 sayfası
Diyarbakır Sadece Diyarbakır Değildir
Ortadoğu’nun dünya dengeleri açısından önemini kimse inkâr edemez. Irak’ın ABD tarafından işgali sonrasında ortaya çıkan yeni durumun artık daha stabil hale getirilmesi dönemine giriyoruz.
ABD’de Irak’tan çekilecek.
Çekilecek ama ondan sonra ne olacak?
Şimdi bu durumun düzenlenmesi için taşlar yeniden dizilecek, Ortadoğu’da kalıcı bir barış için yeni yapılanmalara gidilecek.
Bölgedeki siyasi aktörlerin en başında Kürtler yer alıyor. Irak’ta Kürtler ABD’ye oynamanın ödülünü aldılar. Kuzey Irak’ta (dünya politik haritasında ise Güney Kürdistan) Federe bir Kürt devleti kurdular, üstüne üstlük bir de Irak Devlet Başkanlığı kendilerine takdim edildi.
Bu koşullar altında Diyarbakır’a bakınca gördüğünüz her şeyin farklı anlamı olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Cumartesi günü yapılan görkemli Newroz kutlaması, sadece folklorik bir şölen olmadığı aleni olarak görülebilir. Tıpkı 29 Mart Yerel Seçimlerinde Diyarbakır Belediye Başkanlığı’nı kazanmak gibi…
Ortadoğu yeniden yapılandırılırken, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki Kürtleri kim temsil edecek?
Şimdiye kadar HEP, HADEP, DEHAP ve DTP adları altında örgütlenmiş bulunan Kürt siyasi hareketinin parlamenter kolu mu, yoksa Türkiye’de elde ettiği temsil kabiliyetini Güneydoğu’ya da yayarak Kürtlerin de partisi olma iddiasındaki AKP mi?
Başbakan Tayyip Erdoğan işte bu yüzden susuzluktan kavrulmuş bir canlı gibi “Diyarbakır’ı istiyorum” diyor.
21 Mart 2009 Newroz’u bu yüzden tarihi önemdeydi…
Türkiye Kürtleri bütün kartlarını açtılar.
Önce kitlesel güçleri hakkında kuşkusu olanları ikna etmek için “Ortadoğu’nun en büyük etkinlik alanı” adını verdikleri Newroz Meydanı’nda neredeyse bütün Kürtleri topladılar. Bu meydan kent meydanlarıyla değil ancak havaalanlarıyla kıyaslanabilir!
Sonra Ahmet Türk gibi üç düşünüp bir konuşan, ağzından çıkacak her kelimeyi usta bir diplomat gibi özenle seçen yılların politikacısı bütün radikal söylemlerin üstüne çıkarak “Sayın Abdullah Öcalan” dedi:
-Kürtlerin Mandela’sı halinde hapislerde çürütülmesin!
Leyla Zana ise asla kendisiyle sınırlı tutulamayacak denli önemli şeyler söyledi.
Irak Devlet Başkanı’na hitap ederken “Mam Celal” dedi. Yani -Celal Amca-, “bazı sözlerin bizi üzüyor” diye devam etti:
-Silah bıraktıracakmışsın, biz Kürtler silaha aşık değiliz, özgürlüğümüze aşığız!
Sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneticilerine seslendi:
-Türkiye, Kürtler ile birlik olabilir, hatta isterse bütün Kürtlerle birlik olabilir.
Leyla Zana bunu bir seçenek olarak sundu. İkinci seçenek ise Kürtlerin kendi göbeklerini kendilerinin kesmesi olabileceğini söyledi.
Zana’nın “Bütün Kürtler” dediği Türkiye’nin sınırları dışında kalanla Kürtleri de kapsayan coğrafya…
Milliyet’ten Kadri Gürsel, uluslararası toplumun bölge için önerilerini sıralarken, “Türkiye’nin Ortadoğu’da tam kapasite ile rol oynamasının yolu bütün Kürtlerle barışmaktan geçiyor” diye yazdı.
Bütün bunları alt alta dizince ortaya çıkan tablonun başlığı rahatlıkla okunabiliyor:
-Diyarbakır sadece Diyarbakır değildir!
NAZIM ALPMAN
ABD’de Irak’tan çekilecek.
Çekilecek ama ondan sonra ne olacak?
Şimdi bu durumun düzenlenmesi için taşlar yeniden dizilecek, Ortadoğu’da kalıcı bir barış için yeni yapılanmalara gidilecek.
Bölgedeki siyasi aktörlerin en başında Kürtler yer alıyor. Irak’ta Kürtler ABD’ye oynamanın ödülünü aldılar. Kuzey Irak’ta (dünya politik haritasında ise Güney Kürdistan) Federe bir Kürt devleti kurdular, üstüne üstlük bir de Irak Devlet Başkanlığı kendilerine takdim edildi.
Bu koşullar altında Diyarbakır’a bakınca gördüğünüz her şeyin farklı anlamı olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Cumartesi günü yapılan görkemli Newroz kutlaması, sadece folklorik bir şölen olmadığı aleni olarak görülebilir. Tıpkı 29 Mart Yerel Seçimlerinde Diyarbakır Belediye Başkanlığı’nı kazanmak gibi…
Ortadoğu yeniden yapılandırılırken, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki Kürtleri kim temsil edecek?
Şimdiye kadar HEP, HADEP, DEHAP ve DTP adları altında örgütlenmiş bulunan Kürt siyasi hareketinin parlamenter kolu mu, yoksa Türkiye’de elde ettiği temsil kabiliyetini Güneydoğu’ya da yayarak Kürtlerin de partisi olma iddiasındaki AKP mi?
Başbakan Tayyip Erdoğan işte bu yüzden susuzluktan kavrulmuş bir canlı gibi “Diyarbakır’ı istiyorum” diyor.
21 Mart 2009 Newroz’u bu yüzden tarihi önemdeydi…
Türkiye Kürtleri bütün kartlarını açtılar.
Önce kitlesel güçleri hakkında kuşkusu olanları ikna etmek için “Ortadoğu’nun en büyük etkinlik alanı” adını verdikleri Newroz Meydanı’nda neredeyse bütün Kürtleri topladılar. Bu meydan kent meydanlarıyla değil ancak havaalanlarıyla kıyaslanabilir!
Sonra Ahmet Türk gibi üç düşünüp bir konuşan, ağzından çıkacak her kelimeyi usta bir diplomat gibi özenle seçen yılların politikacısı bütün radikal söylemlerin üstüne çıkarak “Sayın Abdullah Öcalan” dedi:
-Kürtlerin Mandela’sı halinde hapislerde çürütülmesin!
Leyla Zana ise asla kendisiyle sınırlı tutulamayacak denli önemli şeyler söyledi.
Irak Devlet Başkanı’na hitap ederken “Mam Celal” dedi. Yani -Celal Amca-, “bazı sözlerin bizi üzüyor” diye devam etti:
-Silah bıraktıracakmışsın, biz Kürtler silaha aşık değiliz, özgürlüğümüze aşığız!
Sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneticilerine seslendi:
-Türkiye, Kürtler ile birlik olabilir, hatta isterse bütün Kürtlerle birlik olabilir.
Leyla Zana bunu bir seçenek olarak sundu. İkinci seçenek ise Kürtlerin kendi göbeklerini kendilerinin kesmesi olabileceğini söyledi.
Zana’nın “Bütün Kürtler” dediği Türkiye’nin sınırları dışında kalanla Kürtleri de kapsayan coğrafya…
Milliyet’ten Kadri Gürsel, uluslararası toplumun bölge için önerilerini sıralarken, “Türkiye’nin Ortadoğu’da tam kapasite ile rol oynamasının yolu bütün Kürtlerle barışmaktan geçiyor” diye yazdı.
Bütün bunları alt alta dizince ortaya çıkan tablonun başlığı rahatlıkla okunabiliyor:
-Diyarbakır sadece Diyarbakır değildir!
NAZIM ALPMAN
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz