Rahşan Demirel - Nevroz Ateşini Bedeniyle Yaktı
1 sayfadaki 1 sayfası
Rahşan Demirel - Nevroz Ateşini Bedeniyle Yaktı
Rahşan Demirel, 90’larla birlikte gelişen serhildanlara yenisini katma, Kürt halkının ulusal bilincini yaygınlaştırmak ve özgürlüğün, direnişin sembolü Newroz ateşini gürleştirmek için, 1992 Newroz’ un da İzmir Kadife Kale’de, bedenini ateşe verdi.
Kürt halkının özgürlük sloganını duyurmak için bedenin ateşten gömlek yaptı. Rahşan, Kemal Pir, Mazlum Doğan ve Hayri durmuşlara arkadaş olmak istiyordu, genç yüreğiyle. Bunun için iyi bir militan olmalıydı. Onların anısına bağlı kalmalıydı. O kabullenemiyordu sessizliği. Bunu ihanet olarak görüyordu. Kadife Kale’yi çok sevmesine rağmen onu köyünden ayıran gerçekliği kabul edemiyordu. Neden dilini konuşamıyor, insanları katlediliyor ve Kürt olduğu için horlanıyordu. Bu sorular onun için sorgulanması ve cevap olunması gereken sorulardı. Belki de onun için ateş dansına daldı. Ateşin sırrına ermek istedi. Ateşle ruhunda ve bedeninde ki kirliliği temizlemek istedi.
17 yıl aradan geçti. Rahşan’ın eylemi üzerinden, Kadife Kale Rahşan’la tanındı. Kürtlerin yüreğinde o efsaneleşti. Kadife Kale Newroz ateşinin ayrılmaz parçası oldu.
Çocukluk arkadaşı Adar, Rahşan çocukluk hayallerine sahip çıktı. Onun en büyük hayali halkının acılarını dindirmek olduğunu söylüyor. Adar, “Rahşan ark. Feodal bir aileden geliyordu. Oysa onun hayalinde sürekli devrimci olma yatıyordu. Bir gün mitinge gitmememizi istedi. Ailem izin vermeyince Rahşan anneme şunu söyledi. Newroz sadece bizim için değil, bütün insanlık içindir” dedi. Sonra birlikte Newroz’a gidebildik. O yıl Newroz’ a katılım çok azdı. Bunu Rahşan görünce çok etkilendi. Sistemin yarattığı bu gerçekliği kabul edemiyordu. O süreçte Rahşan ark. Özgürlük saflarına katıldı. Bir hafta sonra ise geri döndü. Bir süre sonra ise yakalandı. Gözaltında iken çok işkence gördü. Buna rağmen konuşmaması, birlikte tutuklandığı arkadaşları çok etkilemişti. O yaşta o kadar direnmesi onları çok etkilemişti. O zaman henüz yirmisine girmemişti. Onunla zindan da beraber kalan Heval Ahmed Xır, Rahşan’ı anlatırken, Rahşan o yaşına rağmen düşmanın tahmin edemeyeceği direnişi gösterdi. Bir ay sonra ailesinin verdiği parayla Rahşan arkadaş bırakıldı.
“ANNE SAÇLARIMA DÜŞMANIN ELİ DEĞDİ”
1992 ‘de Mardin Nusaybin’de devletin halkı taraması ve köyleri boşaltmasından kaynaklı İzmir Kadife Kaleye göç etmek zorunda kalan Nusaybin halkıyla Rahşan arkadaş çok ilgileniyordu. Onları gördükçe Kürt halkının yaşadıklarını daha derinden hissettiğini söylüyordu. Yine bir gün eylemde bize küfreden polislere saldırdı. Polisler onu saçından tuttu ve dövdüler, Rahşan bağırıyordu; gün gelecek tarih karşısında hesap vermek zorunda kalacaksınız diyordu. Zor bela onu polislerin elinden aldık. Ağzı burnu kanıyordu. Buna rağmen gülüyordu. Ülkem için kan döktüm diyordu. “Adar gün gelecek, herkes bizden bahsedecek” dedi. Ben o zaman yine anlamadım ne demek istediğini ve sordum iyi misin? O çok iyi olduğunu söyledi. Hem de hiçbir zaman iyi olmadığı kadar iyi olduğunu söyledi. Bir gün yine onlara gitmiştik. O her zaman ki gibi yeğeniyle oynuyordu. Annesi geldi. Ve bizi evde görünce bağırmaya başladı. Neden kızımın peşini bırakmıyorsun diye bağırdı. Rahşan annesinin tavrına karşı, bende giderdim, neden arkadaşlarıma böyle davranıyorsun. Onlar benim canlarım dedi. Görmüyor musun anne her gün bir köyümüz yakılıyor. İnsanlarımız katlediliyor. Biz kendi topraklarımızda yaşamıyoruz. Kendi dilimizi konuşmuyor, kültürümüzü yaşatamıyoruz. Ve ben bu inkâra karşı mücadele etiğim için gurur diyorum dedi. Rahşan böyle deyince annesi ağlayarak ona sarıldı. Ve sana bir şey olursa yaşayamam dedi. Anne, sen hiç buralara geldiğimizi sorguladın m? Anne Nusaybin katliamından sonra buraya gelişimize hiç alışamadım. Ve orada bir parçam kaldı” dedi. Tamam, anne seni hiç üzmeyecem ama bir gün bana bir şey olursa lütfen ağlama, gül hep. Çünkü annelere hep gülmek yakışır” dedi.
Biz o gün Rahşan olmadan, kaleye çıktık. Miting yerine gittik. Orda yaşlı bir amca bize Rahşan’ı sordu. O kız nerede dedi. O kız çok mütevazi, alçak gönüllü ve hiç Kürtlere benzemiyor” dedi. Biz bunu Rahşan’ı anlatınca çok kızdı. Kürtler mütevazi insanlardır. O nasıl böyle bir şey söyler”dedi. Ertesi sabah amcayla konuşmaya gitti. O amcayla üç saat’e yakın konuştu. Biz konuşmayı dinlediğimizde kafamız patlarken o durmadan anlatıyordu. Kürtleri acılarını ve yaşadıklarını. Sonra Türk amca ağladı ve teşekkür etti. Sonra onlara gittik. Annesi çok mutluydu o gün. Annesine saçımı kes dedi. Annesi saçların çok güzel, kızım kesme saçlarını dedi. Bende saçlarımı çok seviyorum. Anne ama saçlarıma düşmanın eli değdi. Ben bütün bedenimi temizlemek istiyorum” dedi. Ertesi sabah Rahşan'ı görünce bir kez daha kararlılığı karşısında şaşırdık.
Kendini yakacağı gün hiçbir şey hissetmediniz mi? Son günü nasıldı?[annesine sorulan bir soru)
Kızım, kendini yakacağı günün sabahında bir halımız vardı, onu yıkamıştı. İki erkek o halıyı zorla taşıyabiliyordu. Rahşan halıyı tek başına aşağı indirip yıkadıktan sonra yukarıya çıkartıp balkona sermişti. Ben komşulardaydım. Eve geldiğimde 'Gel bakalım, son kez ben senin halını yıkadım' diye şakalaşmıştı. Ben de hayret ettim. Çünkü çok büyük bir halıydı. Onu tek başına indirmesi zordu. Ben de ona, 'halıyı suya batırıp çıkartmışsındır' diye cevap vermiştim. Yukarı çıktığımda halının çok temiz yıkandığını görünce sevinmiştim. Rahşan'ın babası o akşam bize balık getirmişti. Ben onu pişirmek için mutfağa gittim. Rahşan da o arada bize kek yaptı. Dükkâna gidip bir de gazoz aldı. Akşam olduğunda hep birlikte yemeğimizi yedik. Üstüne kekimizi yedik, gazozumuzu içtik. O sırada en büyük kızım Türkan, 'Bizim evimiz petrol gibi kokuyor, sanki benzin dökülmüş' dedi. Biz de kokladık. Gerçekten benzin kokusu vardı. Rahşan koşarak kalktı mutfağa gitti. Tüpü açıp geri geldi. Biz kokunun nereden geldiğini araştırırken Rahşan bize seslendi, 'Gelin gelin, tüp açık kalmış. Onun kokusu' dedi. Biz mutfağa gittik gerçekten tüp açıktı. Hiç aklımıza kendini yakacağı gelmemişti. Yani, Rahşan tüpü açık bırakarak bizim dikkatimizi dağıttı, hiç anlamadık. Çünkü aynı akşam çay doldururken dizine çaydanlığın altındaki su damladı, biraz yandı. Hemen yerinden sıçradı. Ben de, 'Canın ne kadar tatlıymış, bir damlacık su' dedim. O da bana, 'Boşu boşuna asla canımı yaktırmam kimseye' dedi. Ama yine anlamadık
Peki, Rahşan'ın kendini yaktığını nasıl öğrendiniz? Nasıl haberiniz oldu?
Gece hepimiz yattık. Ben hiç olmadığı kadar derin uyumuştum o gece. Sabah namazına kalktım. Namazımı kıldıktan sonra tekrar uyudum. Rüyamda Rahşan'ı gördüm. Rüyamda, tüplü şofbenimiz patlıyor, Rahşan yanıyor. Birden Rahşan'ın 'Anneeeee' diye bana seslendiğini duyarak yatağımdan sıçradım. Baktım benim küçük kızım ağlıyor. 'Ne oldu, niye ağlıyorsun' dedim. Küçük kızım, 'Rahşan ablam evden kaçtı' dedi. Ben yataktan fırladım, bütün odaları dolaştım ama Rahşan yok. O esnada vitrinde bir kartona keçeli kalemle yazılmış bir not gördük. Büyük kızım geldi. 'Oku' dedim. Kızım okudu, 'Ben kendimi Newroz yapıyorum Kadifekale'de. Cizre, Mardin ve Nusaybin'in cevabını vermek zorundayım' yazmış. Biz onun bu notunu aldıktan sonra kartonu aldık Kadifekale'ye doğru gitmeye başladık. Ama biz hâlâ bir insanın kendini yakabileceğini düşünemiyoruz. Biraz şoku atlattıktan sonra etrafımıza baktık ki, ne görelim. İzmir'de yaşayan bütün yurtsever halkımız Kadifekale'ye gelmiş. Herkesin haberi olmuş, binlerce insan Kadifekale'ye akın etmiş. Yani en son öğrenen biz olduk. Kadifekale'nin her tarafını polisler tutmuştu. Biz zorlayarak içeriye girdik. Ben bizim bir ekmek poşetimiz vardı, onu gördüm. Polis bizi yaklaştırmak istemiyordu. Polise, 'Bu benim kızım, bırakın beni' dedim. Polis, 'Nereden biliyorsun' dedi. Ben elimdeki kartonu ona gösterdim. Olayın ardından Rahşan'ın yanına gittim. Bedeninin üst kısmı yanmıştı, sadece zafer işareti yaptığı eli yanmamıştı. O an düşündüm, 'Şimdi ne yapmak gerekiyor' diye. Çok geçmeden kararımı vermiştim: 'Madem kızım böyle bir karar vermiş, kendini halkına adamış, bundan sonra bize düşen onun anısına sahip çıkmak olmalı.' Polis otopsi için Rahşan'ı almak istedi. İzin vermedim. 'Onu alırsanız, ben de kendimi yakarım' dedim. Sonra binlerce yurtsever halkla birlikte Rahşan'ın cenazesini aldık. Kısacası Rahşan doğduğu günden o güne kadar bir volkan gibiydi. En anlamlı şekilde kendini patlattı. Halkına sevgisini böyle gösterdi. Biz onun mücadelesi önünde saygıyla eğiliyoruz. Öyle bir kızım olduğu için çok mutluyum.
Kürt halkının özgürlük sloganını duyurmak için bedenin ateşten gömlek yaptı. Rahşan, Kemal Pir, Mazlum Doğan ve Hayri durmuşlara arkadaş olmak istiyordu, genç yüreğiyle. Bunun için iyi bir militan olmalıydı. Onların anısına bağlı kalmalıydı. O kabullenemiyordu sessizliği. Bunu ihanet olarak görüyordu. Kadife Kale’yi çok sevmesine rağmen onu köyünden ayıran gerçekliği kabul edemiyordu. Neden dilini konuşamıyor, insanları katlediliyor ve Kürt olduğu için horlanıyordu. Bu sorular onun için sorgulanması ve cevap olunması gereken sorulardı. Belki de onun için ateş dansına daldı. Ateşin sırrına ermek istedi. Ateşle ruhunda ve bedeninde ki kirliliği temizlemek istedi.
17 yıl aradan geçti. Rahşan’ın eylemi üzerinden, Kadife Kale Rahşan’la tanındı. Kürtlerin yüreğinde o efsaneleşti. Kadife Kale Newroz ateşinin ayrılmaz parçası oldu.
Çocukluk arkadaşı Adar, Rahşan çocukluk hayallerine sahip çıktı. Onun en büyük hayali halkının acılarını dindirmek olduğunu söylüyor. Adar, “Rahşan ark. Feodal bir aileden geliyordu. Oysa onun hayalinde sürekli devrimci olma yatıyordu. Bir gün mitinge gitmememizi istedi. Ailem izin vermeyince Rahşan anneme şunu söyledi. Newroz sadece bizim için değil, bütün insanlık içindir” dedi. Sonra birlikte Newroz’a gidebildik. O yıl Newroz’ a katılım çok azdı. Bunu Rahşan görünce çok etkilendi. Sistemin yarattığı bu gerçekliği kabul edemiyordu. O süreçte Rahşan ark. Özgürlük saflarına katıldı. Bir hafta sonra ise geri döndü. Bir süre sonra ise yakalandı. Gözaltında iken çok işkence gördü. Buna rağmen konuşmaması, birlikte tutuklandığı arkadaşları çok etkilemişti. O yaşta o kadar direnmesi onları çok etkilemişti. O zaman henüz yirmisine girmemişti. Onunla zindan da beraber kalan Heval Ahmed Xır, Rahşan’ı anlatırken, Rahşan o yaşına rağmen düşmanın tahmin edemeyeceği direnişi gösterdi. Bir ay sonra ailesinin verdiği parayla Rahşan arkadaş bırakıldı.
“ANNE SAÇLARIMA DÜŞMANIN ELİ DEĞDİ”
1992 ‘de Mardin Nusaybin’de devletin halkı taraması ve köyleri boşaltmasından kaynaklı İzmir Kadife Kaleye göç etmek zorunda kalan Nusaybin halkıyla Rahşan arkadaş çok ilgileniyordu. Onları gördükçe Kürt halkının yaşadıklarını daha derinden hissettiğini söylüyordu. Yine bir gün eylemde bize küfreden polislere saldırdı. Polisler onu saçından tuttu ve dövdüler, Rahşan bağırıyordu; gün gelecek tarih karşısında hesap vermek zorunda kalacaksınız diyordu. Zor bela onu polislerin elinden aldık. Ağzı burnu kanıyordu. Buna rağmen gülüyordu. Ülkem için kan döktüm diyordu. “Adar gün gelecek, herkes bizden bahsedecek” dedi. Ben o zaman yine anlamadım ne demek istediğini ve sordum iyi misin? O çok iyi olduğunu söyledi. Hem de hiçbir zaman iyi olmadığı kadar iyi olduğunu söyledi. Bir gün yine onlara gitmiştik. O her zaman ki gibi yeğeniyle oynuyordu. Annesi geldi. Ve bizi evde görünce bağırmaya başladı. Neden kızımın peşini bırakmıyorsun diye bağırdı. Rahşan annesinin tavrına karşı, bende giderdim, neden arkadaşlarıma böyle davranıyorsun. Onlar benim canlarım dedi. Görmüyor musun anne her gün bir köyümüz yakılıyor. İnsanlarımız katlediliyor. Biz kendi topraklarımızda yaşamıyoruz. Kendi dilimizi konuşmuyor, kültürümüzü yaşatamıyoruz. Ve ben bu inkâra karşı mücadele etiğim için gurur diyorum dedi. Rahşan böyle deyince annesi ağlayarak ona sarıldı. Ve sana bir şey olursa yaşayamam dedi. Anne, sen hiç buralara geldiğimizi sorguladın m? Anne Nusaybin katliamından sonra buraya gelişimize hiç alışamadım. Ve orada bir parçam kaldı” dedi. Tamam, anne seni hiç üzmeyecem ama bir gün bana bir şey olursa lütfen ağlama, gül hep. Çünkü annelere hep gülmek yakışır” dedi.
Biz o gün Rahşan olmadan, kaleye çıktık. Miting yerine gittik. Orda yaşlı bir amca bize Rahşan’ı sordu. O kız nerede dedi. O kız çok mütevazi, alçak gönüllü ve hiç Kürtlere benzemiyor” dedi. Biz bunu Rahşan’ı anlatınca çok kızdı. Kürtler mütevazi insanlardır. O nasıl böyle bir şey söyler”dedi. Ertesi sabah amcayla konuşmaya gitti. O amcayla üç saat’e yakın konuştu. Biz konuşmayı dinlediğimizde kafamız patlarken o durmadan anlatıyordu. Kürtleri acılarını ve yaşadıklarını. Sonra Türk amca ağladı ve teşekkür etti. Sonra onlara gittik. Annesi çok mutluydu o gün. Annesine saçımı kes dedi. Annesi saçların çok güzel, kızım kesme saçlarını dedi. Bende saçlarımı çok seviyorum. Anne ama saçlarıma düşmanın eli değdi. Ben bütün bedenimi temizlemek istiyorum” dedi. Ertesi sabah Rahşan'ı görünce bir kez daha kararlılığı karşısında şaşırdık.
Kendini yakacağı gün hiçbir şey hissetmediniz mi? Son günü nasıldı?[annesine sorulan bir soru)
Kızım, kendini yakacağı günün sabahında bir halımız vardı, onu yıkamıştı. İki erkek o halıyı zorla taşıyabiliyordu. Rahşan halıyı tek başına aşağı indirip yıkadıktan sonra yukarıya çıkartıp balkona sermişti. Ben komşulardaydım. Eve geldiğimde 'Gel bakalım, son kez ben senin halını yıkadım' diye şakalaşmıştı. Ben de hayret ettim. Çünkü çok büyük bir halıydı. Onu tek başına indirmesi zordu. Ben de ona, 'halıyı suya batırıp çıkartmışsındır' diye cevap vermiştim. Yukarı çıktığımda halının çok temiz yıkandığını görünce sevinmiştim. Rahşan'ın babası o akşam bize balık getirmişti. Ben onu pişirmek için mutfağa gittim. Rahşan da o arada bize kek yaptı. Dükkâna gidip bir de gazoz aldı. Akşam olduğunda hep birlikte yemeğimizi yedik. Üstüne kekimizi yedik, gazozumuzu içtik. O sırada en büyük kızım Türkan, 'Bizim evimiz petrol gibi kokuyor, sanki benzin dökülmüş' dedi. Biz de kokladık. Gerçekten benzin kokusu vardı. Rahşan koşarak kalktı mutfağa gitti. Tüpü açıp geri geldi. Biz kokunun nereden geldiğini araştırırken Rahşan bize seslendi, 'Gelin gelin, tüp açık kalmış. Onun kokusu' dedi. Biz mutfağa gittik gerçekten tüp açıktı. Hiç aklımıza kendini yakacağı gelmemişti. Yani, Rahşan tüpü açık bırakarak bizim dikkatimizi dağıttı, hiç anlamadık. Çünkü aynı akşam çay doldururken dizine çaydanlığın altındaki su damladı, biraz yandı. Hemen yerinden sıçradı. Ben de, 'Canın ne kadar tatlıymış, bir damlacık su' dedim. O da bana, 'Boşu boşuna asla canımı yaktırmam kimseye' dedi. Ama yine anlamadık
Peki, Rahşan'ın kendini yaktığını nasıl öğrendiniz? Nasıl haberiniz oldu?
Gece hepimiz yattık. Ben hiç olmadığı kadar derin uyumuştum o gece. Sabah namazına kalktım. Namazımı kıldıktan sonra tekrar uyudum. Rüyamda Rahşan'ı gördüm. Rüyamda, tüplü şofbenimiz patlıyor, Rahşan yanıyor. Birden Rahşan'ın 'Anneeeee' diye bana seslendiğini duyarak yatağımdan sıçradım. Baktım benim küçük kızım ağlıyor. 'Ne oldu, niye ağlıyorsun' dedim. Küçük kızım, 'Rahşan ablam evden kaçtı' dedi. Ben yataktan fırladım, bütün odaları dolaştım ama Rahşan yok. O esnada vitrinde bir kartona keçeli kalemle yazılmış bir not gördük. Büyük kızım geldi. 'Oku' dedim. Kızım okudu, 'Ben kendimi Newroz yapıyorum Kadifekale'de. Cizre, Mardin ve Nusaybin'in cevabını vermek zorundayım' yazmış. Biz onun bu notunu aldıktan sonra kartonu aldık Kadifekale'ye doğru gitmeye başladık. Ama biz hâlâ bir insanın kendini yakabileceğini düşünemiyoruz. Biraz şoku atlattıktan sonra etrafımıza baktık ki, ne görelim. İzmir'de yaşayan bütün yurtsever halkımız Kadifekale'ye gelmiş. Herkesin haberi olmuş, binlerce insan Kadifekale'ye akın etmiş. Yani en son öğrenen biz olduk. Kadifekale'nin her tarafını polisler tutmuştu. Biz zorlayarak içeriye girdik. Ben bizim bir ekmek poşetimiz vardı, onu gördüm. Polis bizi yaklaştırmak istemiyordu. Polise, 'Bu benim kızım, bırakın beni' dedim. Polis, 'Nereden biliyorsun' dedi. Ben elimdeki kartonu ona gösterdim. Olayın ardından Rahşan'ın yanına gittim. Bedeninin üst kısmı yanmıştı, sadece zafer işareti yaptığı eli yanmamıştı. O an düşündüm, 'Şimdi ne yapmak gerekiyor' diye. Çok geçmeden kararımı vermiştim: 'Madem kızım böyle bir karar vermiş, kendini halkına adamış, bundan sonra bize düşen onun anısına sahip çıkmak olmalı.' Polis otopsi için Rahşan'ı almak istedi. İzin vermedim. 'Onu alırsanız, ben de kendimi yakarım' dedim. Sonra binlerce yurtsever halkla birlikte Rahşan'ın cenazesini aldık. Kısacası Rahşan doğduğu günden o güne kadar bir volkan gibiydi. En anlamlı şekilde kendini patlattı. Halkına sevgisini böyle gösterdi. Biz onun mücadelesi önünde saygıyla eğiliyoruz. Öyle bir kızım olduğu için çok mutluyum.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz