Yolumuz Devrim Aşkımız Devrim | DevrimForum |
Forumumuzda Daha İyi Vakit Geçirip Devrim ... İle İlgili Konular Hakkında Bilgi Alıp "Ulusal Kurtuluş Örgütü (UKÖ) " Ne Katılıp Burada Okuduğumuz Ve Aldığımız Bigileri Gerçek Hayatta da Yapabilmemiz İçin Sitemize Kayıt Olup "Ulusal Kurtuluş Örgütü (UKÖ) " Ne Katılmak İsterseniz "Ulusal Kurtuluş Örgütü (UKÖ) " Konusuna Gelip Başvuru Yapabilirsiniz İyi Forumlar Wink

Join the forum, it's quick and easy

Yolumuz Devrim Aşkımız Devrim | DevrimForum |
Forumumuzda Daha İyi Vakit Geçirip Devrim ... İle İlgili Konular Hakkında Bilgi Alıp "Ulusal Kurtuluş Örgütü (UKÖ) " Ne Katılıp Burada Okuduğumuz Ve Aldığımız Bigileri Gerçek Hayatta da Yapabilmemiz İçin Sitemize Kayıt Olup "Ulusal Kurtuluş Örgütü (UKÖ) " Ne Katılmak İsterseniz "Ulusal Kurtuluş Örgütü (UKÖ) " Konusuna Gelip Başvuru Yapabilirsiniz İyi Forumlar Wink
Yolumuz Devrim Aşkımız Devrim | DevrimForum |
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Grup Yorum

Aşağa gitmek

Grup Yorum Empty Grup Yorum

Mesaj  Mustafa Alacı Salı Nis. 21, 2009 10:52 am

Grup Yorum

Grup Yorum Resim




12 Eylül darbesi, geçici olarak burjuvazinin krizine derman olurken, devrimciler basta olmak üzere halka karsi büyük bir terör hareketi de baslatti. Cunta, kendi sablonlarina uymayan kisi ve kurumlari, fiziksel olarak ya yok ediyor ya da rehabilitasyon için hapishanelere dolduruyordu.

Ayni günlerde, halki savunmak için en önde mücadele etmesi gereken sol hareketlerin büyük bir bölümü; yenilginin ve teslimiyetin teorilerini yapiyor, bir kismi da yurtdisina çikmayi tercih ediyordu.

Ülke suskundu. Yüregiyle, kopmaz bir bagla devrime baglananlar ise daglarda, hapishanelerde ölüyor, cuntaya teslim olmuyordu. Çikan tek ses, dört duvar ardinda ölüme direnenlerin sesiydi.

Darbenin etkisi sadece fiziksel olarak yasanmiyordu. Cunta, halkin degerlerine ve yas* biçimine de el atmisti. Yepyeni bir kusak, yepyeni bir kültürle ve ahlakla yetisiyordu: Düsünmeyen, üretmeyen, korkan, sinen bir kusak... Kültürel ve sanatsal faaliyetlerde yapilacak olan müdahaleler, cuntanin hazirladigi yeni sekillenme dönemi için önemli bir silahti. Cunta, bu alani da tepeden tirnaga restore etmek için kollari sivamisti. Önce okullardan basladilar, ardindan sanatçi ve aydinlara sira geldi. Kimini tutukluyor, kimine gözdagi veriyor, korkutuyordu. Bu dönemde aydinlar ve sanatçilar tarafsizlasip yanibasinda olup bitene seyirci kalmaya basladi. Kisa süre içerisinde de dönen çarkin bir parçasi oldular. Söylenene bakilirsa pekçogu hala "demokrat"ti.

Kisacasi, halk, kendi kültürüne sanatina yabancilastiriliyor, emperyalizmin yoz degerleriyle, sanatiyla, medyanin da yardimiyla vurdumduymaz, umursamaz bir kitleye dönüsüyordu.

Hep böyle süremezdi. Birileri bu gidise "dur" diyecekti. Belki, belki küçük bir ses olacakti ama büyüyecegi kesindi. Hapishanelerden yükselen direnis çagrisini önce analar aldi. Çagri yayildi. Artik yol açilmisti.

Grup Yorum, iste böyle bir dönem yasanirken kuruldu. "Eylül karanliginda isik, suskunluga ses olmak istedik. Kendimizi ifade biçimiydi müzik. Kardesligin, esitligin, paylasmanin düsüyle düstük bir uzun yürüyüse. Sevgi bizimle, umut bizimleydi. Sömürüsüz ve özgür günlerin özlemi bizimle..." Çikisimiz bir bakima 12 Eylül'e bir tepki niteligindeydi ama orada kalamazdik, kalmadik da. Zaten duragan hiçbirseyin yasama hakki yoktur. Gelisim kaçinilmazdir. Gelisim sancilar yaratsa da gelismeyen yok olur, ölür.

Gelismeli köklesmeliydik. Her alanda, her yerde. Düzenin karsisina halkin demokratik kültürünü ve sosyalist tarihsel birikimini, kuramlarini dayanak alarak yeni bir müzik, yeni bir tarz yaratmayi amaçladik. Üretimlerimizin, halki içinde bulundugu dönemin karamsarligindan kurtarip, onlara mücadele bilinci tasimasini istedik. Statükolari ve kaliplari yikmayi amaçladik. Ticari kaygilardan uzak olmaliydik. Özellikle o dönemde yasanan arabesk furyasi, zaten çesitli sikintilarla savrulan insanlarimiza kaderine mahkum olmayi ögütlüyordu. Biz, oturdugu yerden kaldiran, silken, cosku veren, motive eden sarkilarin üreticisi olmayi hedefledik. Geçen bunca zaman içerisinde bunu basardik diyebiliriz.

Ekmekten aska ve kavgaya kadar halkimizin bütün sorunlarini müzigimize katmaya çalistik. Düzen, bireyciligi dayattikça biz kolektivizmi ve paylasmanin erdemini savunduk. Bugüne kadar yüceltilen burjuva sanatçi kisiligine darbeler vurduk. Ise dogal olarak kendimizden basladik. Isimleri, kisileri degil Grup Yorum'u öne çikardik. Kendi alanimizin kosullarini yorumlayarak populizm, elitizm türünden her türlü sapmaya tavir aldik.

Egemenlerin bizden çaldigi tarihsel mirasimizin pesine düstük. Onlarin isiginda yeniyi yaratmaya yöneldik. Hep bizim olan ama hep gelisen türkülerin sevdasini güttük ama kuskusuz bunu tek basina bir "müzik grubu" olarak yapsaydik bugüne kadar yasadigimiz baskilarin zerresini yasamazdik. Yada ilk zorlukta parçalara ayrilirdik. Biz bu görevi devrimci mücadelenin bir alan faaliyeti olarak kavradik. Müzigimizi sinifsal olarak ele alip, onu, ezilen siniflarin mücadelesine sunduk.

Iste Grup Yorum'un düzen açisindan tehlikesi bundandir. Sözümüzle, tek tek her notamizla ezilenleri devrime çagirdik. Yani uyuyan devi uyandirma asamasinda tartisilmaz bir pay sahibi olduk. "Tehlikeli" olusumuz bundandir. Düsüncelerimizin, söylediklerimizin ardinda durduk.

Kültür ve sanat sinifsal bakis açisi ile degerlendirilmelidir. Bütün kültürel-sanatsal degerler bir sinifin damgasini tasir, ait oldugu sinifin yararinadir. Tipki ekonomi gibi, devlet, hukuk gibi rehberi siyaset olan sanat da sinifsal bir sekillenme içinde yerini alir, belli bir sinifin duygu ve düsüncelerini yansitir. Yani ezen sinifa yada ezilen sinifa hizmet eder. Biz zor olani seçtik. Ezilenlerden yana olduk.

Elbette sosyalist ögretiye benimsemek, halkin çikarlarini savunmak, sanati devrimci bir araç olarak kullanabilmek için yeterli sayilmaz. Muhakkak ki sosyalist ögretiyi benimsemek ve halkin çikarlarini savunmak, sanati devrimci bir araç olarak kullanabilmek için yeterli sayilamaz. Emekçi yiginlarin arasindan çikarak toplumsal gelisme dinamikleri içinde yeralabilenler devrim için sanat yapabilirler.

Kuruldugumuzdan bu yana tavizsiz, ilkeli bir sekilde sanatsal faaliyetlerimize devam ediyoruz. Yeniyi yaratma çabasi içerisindeyken de hem sanatsal, hem eylemsel bir çok ilke imza attik. Ilk olmanin, karsi koymanin bedelleri vardir. Bunu biliyorduk ve ilk olmanin bedellerini ödedik, ödemeye devam ediyoruz. Yasadigimiz her günün bedeli fazlasiyla ödenmistir.

Ilk tutuklulugumuz 1988 yilinda, bir konserde söyledigimiz Kürtçe türküden dolayi yasadik. Bu türkü, 12 Eylül sonrasinda söylenen ilk Kürtçe türküydü. Bugün bizi elestirenler önce bunu ögrenmelidir. O kapiyi da biz açtik.

Sonra Mersin... Bütün Yorumcular tutsak düstü ama disarida Grup Yorum konserlerine devam etti. Kaç kere gözaltina alindik, kaç kez tutsak düstük, kaç kez iskence gördük artik biz de sayisini bilmiyoruz. Nasil böyle direndigimiz merak ediliyor? Ektigimiz fideler tuttugu için. "Türküler Susmaz Halaylar Sürer" sloganinin anlami da budur.

Hak arama mücadelesinin içinde yer aldigimizi hep söyledik. Bunun için isçilerin memurlarin, ögrencilerin ve gecekondu halkinin hep yaninda olduk. Onlarla birlikte direndik. Kendi hakkimiz için de direndik. Çalismalarimizi basindan bu yana sürdürdügümüz Ortaköy Kültür Merkezi'nin kapatilmasi, çalismalarimizin engellenmesi ve konserlerimizin yasaklanmasini protesto etmekk için 1995 yilinda CHP Istanbul Il Merkezi'ni isgal ettik. Yalniz ülkemizde degil, dünyada bir ilktir bu eylem. Grup Yorum, sadece sarkilariyla degil, herseyiyle hesap soracak bir yürege sahiptir.

Kar Makinasi yol açiyor...

Zaman içerisinde açtigimiz yolda yeni gruplar olustu. Su anda bu gruplarin bir kismi fiilen çalismalarini sürdürmüyor olsa da bizimdir, kolektivizmimizin içerisindedir. Ankara'ra da Grup Ekin, Istanbul'da Özgürlük Türküsü, Diyarbakir'da Koma Berfin, Izmir'de Günisigi, Adana'da Nisan Günesi, Samsun'da Karadeniz bunlardan birkaçidir. Yenileri de çikacaktir.

Grup Yorum yol açmaya devam ediyor. Üreterek, albüm yaparak, ülkemizde ve dünyanin pek çok yerinde konserler vererek, haklar ve özgürlükler mücadelesinin içerisinde kimi zaman sarki söyleyerek, kimi zaman pankart tasiyarak yolumuza devam ediyoruz. Bunlarin yanisira devrimci sanatçi tavrimizla örnek olmaya yol göstermeye devam ediyoruz. Demokratik kitle örgütlerinin, derneklerin etkinliklerine katki saglamak, dayanisma gecelerine katilmak, devrimci sanatçi duyarliligimizla olmamiz gereken yeri bilerek devam ediyoruz.

Bütün bu saydiklarimiz bizi, susturulmasi emredilen, tehlikeli görülen müzisyenlerin yeraldigi MGK listelerinde birinci siraya koydu. Onur duyuyoruz. Baskinin oldugu yerde en mesru olani, direnmeyi seçtik ve baski sahipleri tarafindan hedef gösteriliyoruz. Bundan daha zorlu ve onurlu birsey olabilir mi?

Yillarca çalismalarimizi engellemek, bizi susturmak için herseyi denediler. Tutsak düstük, iskence gördük, yasaklandik, sinirdisi edildik. Hiçbiri ama hiçbiri tutmuyor, tutmayacak. Hiçbir karar bizi yolumuzdan döndüremez. Shakespeare, "bir ulusun türkülerini yapanlar, yasalarini yapanlardan daha güçlüdür" diyordu. Yasalari yapanlar, Grup Yorum adini duyduklarinda "izin vermeyin, gözaltina alin, iskence yapin, tutuklayin" diyor. Bize güvenenleri, bizlerle yola çikanlarin güvenini bosa çikartmayacagiz. Bize inananlari utandirmayacagiz. Kazanana dek inandiklarimizdan zerrece taviz vermeden yolumuza devam edecegiz.

GRUP YORUM
2004.05.25
Mustafa Alacı
Mustafa Alacı
Administrator
Administrator

Mesaj Sayısı : 488
Puanları : 5034
+ Rep : 0
Kayıt tarihi : 15/04/09
Nerden : İzmir

https://devrim.all-up.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz