Ergenekon Tartışmaları Üstüne
1 sayfadaki 1 sayfası
Ergenekon Tartışmaları Üstüne
ERGENEKON TARTIŞMALARI ÜSTÜNE
Son günlerde,Burjuva faşist diktatörlüğünün yönetmedeki sorunlarının taraflarından her iki klik arasındaki çatışmanın ayyuka çıkmış biçimi olan AKP’nin kapatılması ve Ergenekon operasyonları üzerine yanlış tartışmalar yapılmaktadır.Bir çok bakımdan,sorunun özündeki gerçeklere yanlış ve anti-Marksist yaklaşım,doğal olarak yanlış sonuçları da beraberinde getiriyor.
Birincisi,bu sorunlara ilişkin ve içkin olarak genel bağlamda “solun” tavrının tartışılması üzerinedir.Bu genel “sol” kavramı ve çok kapsamlı bir tanım üzerine yükselen ve de ilerisinde “kim daha sol” başlığına takılabilecek yanlış bir başlangıçtır.”Sol” kavramı,artık ilk çıktığı ve Fransız meclisinde kullanıldığı biçimi çoktan aşmıştır.Düzenin “aslan sosyal demokratları” ve bugünün faşist ırkçı partileri de kendini “sol” saymaktadır;ya da yeni “sol” yeni sosyal demokratlar da sol saymaktadır,faşist İP kontrgerilla partisi de kendine “sol” adını yakıştırmaktadır,reformist ve revizyonistlerde kendilerine yine “sol” demektedirler.Öte yandan devrimci bazda ele alınırsa devrimi demokratik anlamda ele alan küçük burjuva devrimciliği ve en nihayetinde ML’ler de kendilerine sol demektedirler.Bir kez,bu kavram kargaşası ve kavramı kirletme üzerinde yükselen,asla tartışılan konuya bu genel çerçeve içinde bakıldığında sonuç alınamayacak bir zemine sürüklenmektedir.Bu anlamda ,solun tavrı ve tutumu denince kimlerin kastedildiği net bir biçimde açıklanmalıdır.Öte yandan “solun tavrı” gibi ,genel,yumuşak,esnek bir kavram yerine devrimci demokratlar ile komünist devrimcilerin tavrı-tutumu denmesi ve yanlış varsa ve de ideolojik anlamda bir tartışma yürütülecekse zemin,bu bağlamda net tespit edilmeli ve açıkça ilan edilmelidir.
İkincisi,Burjuva kapitalist düzenin,onun yönetmede kullandığı aracın net bir biçimde tanımlanması yapılmalıdır.Bu tanım doğru ve net yapılmadan mevcut çatışma-koşullar,doğru değerlendirilemez.Mesela Cumhuriyet bir burjuva yönetim biçimidir.Aynen İngiltere’nin Krallıkla yönetiliyor olması gibi.Ama bu durum tamamen ,göstermeliktir.Sonuçta adı üzerinde değil,içeriği üzerinde yapılan tartışma belirleyicidir.Yani,burjuva kapitalist düzen yönetmede demokrasi ya da diktatörlük biçimlerini mi kullanıyor?Bu burjuva demokrasisi ile diktatörlük tercihlerinin arasındaki farklar ve ya neden bunlara farklı zaman,yerler ve koşullarda ihtiyaç duyulur?Bu sorulara doğru yanıtlar verilmediği sürece,yapılan tartışmalarda yanlışlara varılacaktır?
Üçüncüsü,emperyalist aşamanın bu döneminde sömürü biçiminde ve onu tamamlayan biçimlerde özle bir değişiklik ve şekillenme tespitleri yaparken oldukça dikkatli olmakta yarar var.Mesela,Türkiye’yi baz alırsak kendi çapında 24 Ocak kararlarına kadar İthal ikameci sanayileşme modelinin uygulandığını,bu kararların ardından İhracata dönük Sanayileşme modeline geçildiğini,her iki biçimin kendine has özellikleri olduğunu,kapitalizmin özünde bir değişiklik olmaksızın,emperyalizmin örgütlenmesi,uluslar arası tekellerin ihtiyaçları,ülkelere paylaşımı ve dağıtımı,üretimin niteliği ve biçimi üzerinde nispi değişimlerin kaçınılmazlığı gerçeği vardır.Ama,bu sürecin şehir devletleri yarattığı gibi bir sonuca ulaşmanın ise fazlaca zorlama olduğunu belirtmeliyiz.Zira sanayinin belli kesimlerde ve bölgelerde yoğunlaşmasının bir çok nedeni vardır.Ulaşım,dağıtım,tüketim,nüfus,hammaddeye ve ucuz iş gücüne ulaşım vs gibi uzatılabilecek etkenler bunlarda belirleyicidir.Emperyalist kapitalizmin merkezileşmesi ve yoğunluklu alanlar oluşturmasının,ardından da tek merkezileşmesinin özel ve önemli bir gerçek olduğu düşünülürse “Şehir devletleri” tanımı gerçekte,bu duruma hiç denk düşemez.Kastedilen eğer ulus devletlerin oluşması,büyük devletlerin parçalanması ise;buradaki temel ve asıl gerçek emperyalist kapitalizmin böl-parçala-yönet ve ardından da;kimliksel mücadeleleri kullanma ve yabancılaşmanın en üst düzeyinde yaşanıyor olmasından kaynaklı ulusal kimlikten başlayarak,diğer kimliksel özelliklerin öne çıkması,araştırılması,kimliksel parçalanmaların giderilmesi içindir,felsefi ve sosyolojik olarak.
Dördüncüsü,devletin tanımlanmasına ilişkindir.Sanki bu klik çatışmaları ile burjuva faşist devletin tasfiyesi amaçlanıp,yeni bir devlet-cumhuriyetler adı altında birinci ve ikinci olarak nitelenen-ve de cumhuriyet hedefleniyormuş gibi,işin özünü kaçıran ,burjuva faşist devletin karakterinin değiştirilmesi ve liberalleştirilmesi;burjuva demokrat bir kimliğe kavuşturulacakmış gibi bir çıkarsama yapılıyor.Devletin niteliği ve taraflar,klikler noktasında analiz doğru yapılmayınca kavganın-fırtınanın özünün bu olduğu gibi bir sonuç çıkarılmaktadır.Her iki klikte devletin faşist karakterinin değiştirilmesi ve özüne dokunulması gibi bir amaç ve ideale sahip değildir.Aksi durumda,ezilenler açısından ikinciler nezdinde cephesel ortaklık kurulması tavsiye edilmeliydi.Zira,bu ülkenin demokrasiye kavuşması-burjuva anlamda olsa bile-örgütlenme ve komünist devrimci mücadelenin güçlenmesi açısından değerli ve önemli bir adımdır.Bu ülkede demokrasi olmadığından,demokrasi mücadelesi de bu anlamda devrimci proğramımız içinde yer almaktadır.Devletin ,egemen sınıfların egemenlik unsurunun temeli olduğunu,egemen sınıfların kolektif yönetme aracı olduğunu belirtmeliyiz.Bu açıdan,egemenler açısından egemenliğin paylaşılamaması dolayısıyla girişilen it dalaşlarının çerçevesini iyi çizmek lazımdır.
Beşincisi;yine çatışmanın özünün doğru çizilememesi ve diğer yandan sermaye kanatlarının doğru analiz edilememesidir.Bu ülkede,24 Ocak kararları ile birlikte girilen yolda ve şimdiler de ekonomik modelin değişmesi dolayısıyla,sürekli bir yapısal ekonomik krizden söz etmek olanaklıdır.Bu yapısal ekonomik kriz zaman zaman depreşip yoğunlaşıp tekrarlayan bir biçim alırken;sermayenin paylaşımı-dağıtımı noktasında değişkenlikler,başat eğilimler göstermektedir.Kimi sektörel alanlar dışında,egemenlerin asıl kazanç kapısı üretime yeni yatırımlar yaparak bizatihi fabrikadaki üründen artı-değer kazanarak karına kar katmak değil;tam tersine toplam oluşan ulusal havuz artı-değerinden daha fazla karına kar katmaktır.Finans kapitalin büyümesi,Bankacılık sektörünün şu koşullarda en karlı kuruluşlar olması,Büyük ve orta sermayenin devletin iç borç senetlerine yönelmesi,faiz kazançlarının,faiz dışı kazançların önüne çıkması vs hep bundandır.Özellikle tüketime dönük ticaret burjuvazisinin bu öne çıkan kar oranları ile birlikte ,hemen tüm büyük burjuvazinin de bu alana el atması,ciddi rekabet ortamı da bu çatışmaları körüklemektedir.Zira Amerikan yeşil kuşak projesi patentiyle,yeşil giysili sermayenin işbirlikçi tekelci kapitalistlerin egemenliklerini orta-uzun vadede tehdit etmeleri kaçınılmaz olduğu içindir ki,çıkar çatışmaları ister istemez siyasal erk çatışması biçimi de almaktadır.
Öteden beridir egemen olan klik ya da kendi eliyle yürütülen iktidarın paylaşılması noktasında asker-sivil bürokrasi ile büyük burjuvazinin rahatsızlık duyması,yada mevcuttan daha çok nemalanan kesimler ile başını AKP ve Ticaret burjuvazisinin çektiği kesimlerin çatışmaları elbette doğal ve normaldir.Kapitalizmin ruhuna aykırılık yoktur asla bunda.
Altıncısı,mevcut tartışmalarda gözden ırak tutulan ve de üstü örtülmeye çalışılan bir gerçek,tam da egemen burjuvazinin ekmeğine yağ sürmektedir.O da,”Ergenekon ya da benzeri çetelerin mevcut faşist kontrgerilla devletinden farklı oluştuğu,aslında düzenin demokratik olduğu,her türden kirli-karanlık vs işin Susurluk,Ergenekon gibi yasa dışı örgütlerce yapıldığı-planlandığı “ gibi gerçekle,ülke durumuyla uyuşmayan,faşist devletin gerçek niteliğinin üzerini örtmeye çalışan,devlet içinde kümelenmiş grupların yaptığını söyleyerek ve nitekim “ bağırsak temizliği” ile çıkarılan şeyler olduğudur.Oysa ki,Faşizm bu ülke de kurumsaldır.Egemen yönetim biçimidir ülkede.Bu bağlamda olmak üzere,faşist diktatörlük deyiminin kullanıldığını bir çok makalemizde açmış idik.Bu türden girişimler,operasyonlar,faşist devletin üzerinden dikkatleri başka yönlere çekmek ve faşist devleti aklamak amaçlıdır bir yanıyla da.Zaten dikkat edilirse,son günlerde buna ilişkin bolca haber yapılmaktadır.1 Mayıs’a eğer izin verilse imiş 77 gibi bir katliam planlanıyormuş gibi.Faşist devlet ,her yerde olduğu gibi burada da kendini ele vermektedir.
Yedincisi;bu mevcut gelişmeleri emperyalist ekonomik kriz ve ülkedeki mevcut krizin derinleşmesinden ayırt etme girişimleridir.Politikayı bilenler bilir ki,ekonomik ciddi krizlere eşlik eder siyasal krizler ve çatışmalar,iktidar hesaplaşmaları.Krizlerin nasıl yönetileceğine dair bile ciddi çatışma ortamı mevcuttur.Ekonomik menşeili-ki yukarda saydıklarımızı da ekleyiniz-krizin bu boyutlarda yaşanması kadar doğal bir şey olamaz.Emperyalist metropol ABD’nin de bu siyasal krizi derinleştirmek için elinden geldiği kadar kaşımaya çalıştığını,Kürt sorunu üzerine emperyalist açılımların sürece eklemleneceğini-ki daha önce bu konuyu ele alan bir makalemiz var;Kürt sorununun çözümünde son rötuşlar ve GOİ başlıklı makale-,açlık-yoksulluk-sefaletin ve emekçilerin huzursuzluğunun da artmasıyla birlikte sistem dışına çıkma eğilimi kesin olan olası gelişmeler;bir bütün olarak klikler arası çatışmayı derinleştirip ilerletecektir,ilerletiyor,büyütüyor.
Sekizincisi,bağımsız sınıf mücadelesi gündeminin yitirtilmesi amaçlı psikolojik savaşın bir parçası olarak ta yararlanılmaktadır;gündemde sürekli tutulmaya çalışılarak.Son operasyon dalgasının,2 Temmuz-işçi ve memur maaş zam dönemine denk getirilmesi-ciddi bir emekçi mücadelesi yaşanması olası iken;terörize edilen ortam,korkunun hegemonik etkisinden yararlanmak,Genelkurmayın psikolojik savaş taktik planlarının deşifrasyonu ertesine rastlatılması vs yan yana konulursa ne demek istediğimiz daha net anlaşılacaktır.
Sonuç olarak,sınıf temelli analizler ve ML anlamda çözümlemeler doğru yapılamaz ise;doğru sonuçlar çıkarılamaz ve doğru taktik adımlar atılamaz.
Ergenekon,faşist devletin kendisidir.Faşist kontrgerilla devleti,Ergenekon vs gibi uyduruk isimlerle,araçlarla kendini aklamaya çalışmaktadır.Egemenlik-klik çatışmasını gizlemeye çalışmaktadır.Egemenler arası ciddi çatışmanın varlığını gizleyerek,sahte komplo ve psikolojik savaşla yönlendirmeler de yaparak;yığınları düzene-sisteme yedeklemeye çalışmaktadır.Bir diğer ucu da,yığınları-emekçileri sunni-yapay gündemler ve sorunlar aracılığıyla ikiye bölerek-şimdiki adı laik –anti laik-iç savaş stratejisinin ayaklarını oluşturmaya çalışmaktadır.Mevcut çatışma,kesinlikle egemenler içindeki kimin yöneteceği çatışmasıdır.Çıkarların,parsaların toplanması mücadelesidir.Filler yukarıda güzelce tepinirken, bir çok amaçlarına ulaşırken çimenler ezilmektedir.
Proletarya ve onun lideri ML’ler ve komünist devrimcilerin bu klik çatışmalarında tarafı kendileridir.Devrimci proleter sosyalizmin gerçek kılınması mücadelesidir.Komünist devrimciler,bir yandan sahte “solcular”,reformist-reviyonistler ve sistem uzantısı güçlerin çarpıtma,gündemi değiştirme ve taraflardan birine yamama girişimine karşı ideolojik mücadele yürütürken;diğer yandan egemen burjuvazinin uşağı olan faşist bürokrasi ve yeşil elbiseli faşist gerici klik arasındaki yönetme çatışmasını deşifre edip;onların çatışmalarından yararlanarak siyasal krizi derinleştirme,yığınları eğitme-bilinçlendirme-örgütleme açısından yararlanmalıdırlar.Faşist kontrgerilla devletinin kimin-neyin-niçin emrinde olduğu gerçeğinin açıklanması gereği kesin kes zorunludur.Zira,devletin emekçi-proleter yığınlar nezdinde ne anlam ifade ettiği aşikardır.
Proletarya için şu ya da bu klik,farklı bir anlam ifade etmemektedir.Her iki kliğin amacı da,emperyalist kapitalist düzenin ömrünün daha da uzatılması,emekçilerin daha fazla yağma-talan-açlıkla terbiyesi,başlarından sopa eksik ettirilmemesidir.Ehven-i şer tercihi ;proletarya ve komünist devrimcilerin tercihi değildir ve olamaz da.Proletarya ve emekçilerin gerçek kurtuluşu,komünizme giden yolda sosyalizmdir.Kontrgerilla devleti ve onun varlık nedeni olan emperyalist kapitalizm tasfiye edilmeden,bu olanaksızdır.
Son günlerde,Burjuva faşist diktatörlüğünün yönetmedeki sorunlarının taraflarından her iki klik arasındaki çatışmanın ayyuka çıkmış biçimi olan AKP’nin kapatılması ve Ergenekon operasyonları üzerine yanlış tartışmalar yapılmaktadır.Bir çok bakımdan,sorunun özündeki gerçeklere yanlış ve anti-Marksist yaklaşım,doğal olarak yanlış sonuçları da beraberinde getiriyor.
Birincisi,bu sorunlara ilişkin ve içkin olarak genel bağlamda “solun” tavrının tartışılması üzerinedir.Bu genel “sol” kavramı ve çok kapsamlı bir tanım üzerine yükselen ve de ilerisinde “kim daha sol” başlığına takılabilecek yanlış bir başlangıçtır.”Sol” kavramı,artık ilk çıktığı ve Fransız meclisinde kullanıldığı biçimi çoktan aşmıştır.Düzenin “aslan sosyal demokratları” ve bugünün faşist ırkçı partileri de kendini “sol” saymaktadır;ya da yeni “sol” yeni sosyal demokratlar da sol saymaktadır,faşist İP kontrgerilla partisi de kendine “sol” adını yakıştırmaktadır,reformist ve revizyonistlerde kendilerine yine “sol” demektedirler.Öte yandan devrimci bazda ele alınırsa devrimi demokratik anlamda ele alan küçük burjuva devrimciliği ve en nihayetinde ML’ler de kendilerine sol demektedirler.Bir kez,bu kavram kargaşası ve kavramı kirletme üzerinde yükselen,asla tartışılan konuya bu genel çerçeve içinde bakıldığında sonuç alınamayacak bir zemine sürüklenmektedir.Bu anlamda ,solun tavrı ve tutumu denince kimlerin kastedildiği net bir biçimde açıklanmalıdır.Öte yandan “solun tavrı” gibi ,genel,yumuşak,esnek bir kavram yerine devrimci demokratlar ile komünist devrimcilerin tavrı-tutumu denmesi ve yanlış varsa ve de ideolojik anlamda bir tartışma yürütülecekse zemin,bu bağlamda net tespit edilmeli ve açıkça ilan edilmelidir.
İkincisi,Burjuva kapitalist düzenin,onun yönetmede kullandığı aracın net bir biçimde tanımlanması yapılmalıdır.Bu tanım doğru ve net yapılmadan mevcut çatışma-koşullar,doğru değerlendirilemez.Mesela Cumhuriyet bir burjuva yönetim biçimidir.Aynen İngiltere’nin Krallıkla yönetiliyor olması gibi.Ama bu durum tamamen ,göstermeliktir.Sonuçta adı üzerinde değil,içeriği üzerinde yapılan tartışma belirleyicidir.Yani,burjuva kapitalist düzen yönetmede demokrasi ya da diktatörlük biçimlerini mi kullanıyor?Bu burjuva demokrasisi ile diktatörlük tercihlerinin arasındaki farklar ve ya neden bunlara farklı zaman,yerler ve koşullarda ihtiyaç duyulur?Bu sorulara doğru yanıtlar verilmediği sürece,yapılan tartışmalarda yanlışlara varılacaktır?
Üçüncüsü,emperyalist aşamanın bu döneminde sömürü biçiminde ve onu tamamlayan biçimlerde özle bir değişiklik ve şekillenme tespitleri yaparken oldukça dikkatli olmakta yarar var.Mesela,Türkiye’yi baz alırsak kendi çapında 24 Ocak kararlarına kadar İthal ikameci sanayileşme modelinin uygulandığını,bu kararların ardından İhracata dönük Sanayileşme modeline geçildiğini,her iki biçimin kendine has özellikleri olduğunu,kapitalizmin özünde bir değişiklik olmaksızın,emperyalizmin örgütlenmesi,uluslar arası tekellerin ihtiyaçları,ülkelere paylaşımı ve dağıtımı,üretimin niteliği ve biçimi üzerinde nispi değişimlerin kaçınılmazlığı gerçeği vardır.Ama,bu sürecin şehir devletleri yarattığı gibi bir sonuca ulaşmanın ise fazlaca zorlama olduğunu belirtmeliyiz.Zira sanayinin belli kesimlerde ve bölgelerde yoğunlaşmasının bir çok nedeni vardır.Ulaşım,dağıtım,tüketim,nüfus,hammaddeye ve ucuz iş gücüne ulaşım vs gibi uzatılabilecek etkenler bunlarda belirleyicidir.Emperyalist kapitalizmin merkezileşmesi ve yoğunluklu alanlar oluşturmasının,ardından da tek merkezileşmesinin özel ve önemli bir gerçek olduğu düşünülürse “Şehir devletleri” tanımı gerçekte,bu duruma hiç denk düşemez.Kastedilen eğer ulus devletlerin oluşması,büyük devletlerin parçalanması ise;buradaki temel ve asıl gerçek emperyalist kapitalizmin böl-parçala-yönet ve ardından da;kimliksel mücadeleleri kullanma ve yabancılaşmanın en üst düzeyinde yaşanıyor olmasından kaynaklı ulusal kimlikten başlayarak,diğer kimliksel özelliklerin öne çıkması,araştırılması,kimliksel parçalanmaların giderilmesi içindir,felsefi ve sosyolojik olarak.
Dördüncüsü,devletin tanımlanmasına ilişkindir.Sanki bu klik çatışmaları ile burjuva faşist devletin tasfiyesi amaçlanıp,yeni bir devlet-cumhuriyetler adı altında birinci ve ikinci olarak nitelenen-ve de cumhuriyet hedefleniyormuş gibi,işin özünü kaçıran ,burjuva faşist devletin karakterinin değiştirilmesi ve liberalleştirilmesi;burjuva demokrat bir kimliğe kavuşturulacakmış gibi bir çıkarsama yapılıyor.Devletin niteliği ve taraflar,klikler noktasında analiz doğru yapılmayınca kavganın-fırtınanın özünün bu olduğu gibi bir sonuç çıkarılmaktadır.Her iki klikte devletin faşist karakterinin değiştirilmesi ve özüne dokunulması gibi bir amaç ve ideale sahip değildir.Aksi durumda,ezilenler açısından ikinciler nezdinde cephesel ortaklık kurulması tavsiye edilmeliydi.Zira,bu ülkenin demokrasiye kavuşması-burjuva anlamda olsa bile-örgütlenme ve komünist devrimci mücadelenin güçlenmesi açısından değerli ve önemli bir adımdır.Bu ülkede demokrasi olmadığından,demokrasi mücadelesi de bu anlamda devrimci proğramımız içinde yer almaktadır.Devletin ,egemen sınıfların egemenlik unsurunun temeli olduğunu,egemen sınıfların kolektif yönetme aracı olduğunu belirtmeliyiz.Bu açıdan,egemenler açısından egemenliğin paylaşılamaması dolayısıyla girişilen it dalaşlarının çerçevesini iyi çizmek lazımdır.
Beşincisi;yine çatışmanın özünün doğru çizilememesi ve diğer yandan sermaye kanatlarının doğru analiz edilememesidir.Bu ülkede,24 Ocak kararları ile birlikte girilen yolda ve şimdiler de ekonomik modelin değişmesi dolayısıyla,sürekli bir yapısal ekonomik krizden söz etmek olanaklıdır.Bu yapısal ekonomik kriz zaman zaman depreşip yoğunlaşıp tekrarlayan bir biçim alırken;sermayenin paylaşımı-dağıtımı noktasında değişkenlikler,başat eğilimler göstermektedir.Kimi sektörel alanlar dışında,egemenlerin asıl kazanç kapısı üretime yeni yatırımlar yaparak bizatihi fabrikadaki üründen artı-değer kazanarak karına kar katmak değil;tam tersine toplam oluşan ulusal havuz artı-değerinden daha fazla karına kar katmaktır.Finans kapitalin büyümesi,Bankacılık sektörünün şu koşullarda en karlı kuruluşlar olması,Büyük ve orta sermayenin devletin iç borç senetlerine yönelmesi,faiz kazançlarının,faiz dışı kazançların önüne çıkması vs hep bundandır.Özellikle tüketime dönük ticaret burjuvazisinin bu öne çıkan kar oranları ile birlikte ,hemen tüm büyük burjuvazinin de bu alana el atması,ciddi rekabet ortamı da bu çatışmaları körüklemektedir.Zira Amerikan yeşil kuşak projesi patentiyle,yeşil giysili sermayenin işbirlikçi tekelci kapitalistlerin egemenliklerini orta-uzun vadede tehdit etmeleri kaçınılmaz olduğu içindir ki,çıkar çatışmaları ister istemez siyasal erk çatışması biçimi de almaktadır.
Öteden beridir egemen olan klik ya da kendi eliyle yürütülen iktidarın paylaşılması noktasında asker-sivil bürokrasi ile büyük burjuvazinin rahatsızlık duyması,yada mevcuttan daha çok nemalanan kesimler ile başını AKP ve Ticaret burjuvazisinin çektiği kesimlerin çatışmaları elbette doğal ve normaldir.Kapitalizmin ruhuna aykırılık yoktur asla bunda.
Altıncısı,mevcut tartışmalarda gözden ırak tutulan ve de üstü örtülmeye çalışılan bir gerçek,tam da egemen burjuvazinin ekmeğine yağ sürmektedir.O da,”Ergenekon ya da benzeri çetelerin mevcut faşist kontrgerilla devletinden farklı oluştuğu,aslında düzenin demokratik olduğu,her türden kirli-karanlık vs işin Susurluk,Ergenekon gibi yasa dışı örgütlerce yapıldığı-planlandığı “ gibi gerçekle,ülke durumuyla uyuşmayan,faşist devletin gerçek niteliğinin üzerini örtmeye çalışan,devlet içinde kümelenmiş grupların yaptığını söyleyerek ve nitekim “ bağırsak temizliği” ile çıkarılan şeyler olduğudur.Oysa ki,Faşizm bu ülke de kurumsaldır.Egemen yönetim biçimidir ülkede.Bu bağlamda olmak üzere,faşist diktatörlük deyiminin kullanıldığını bir çok makalemizde açmış idik.Bu türden girişimler,operasyonlar,faşist devletin üzerinden dikkatleri başka yönlere çekmek ve faşist devleti aklamak amaçlıdır bir yanıyla da.Zaten dikkat edilirse,son günlerde buna ilişkin bolca haber yapılmaktadır.1 Mayıs’a eğer izin verilse imiş 77 gibi bir katliam planlanıyormuş gibi.Faşist devlet ,her yerde olduğu gibi burada da kendini ele vermektedir.
Yedincisi;bu mevcut gelişmeleri emperyalist ekonomik kriz ve ülkedeki mevcut krizin derinleşmesinden ayırt etme girişimleridir.Politikayı bilenler bilir ki,ekonomik ciddi krizlere eşlik eder siyasal krizler ve çatışmalar,iktidar hesaplaşmaları.Krizlerin nasıl yönetileceğine dair bile ciddi çatışma ortamı mevcuttur.Ekonomik menşeili-ki yukarda saydıklarımızı da ekleyiniz-krizin bu boyutlarda yaşanması kadar doğal bir şey olamaz.Emperyalist metropol ABD’nin de bu siyasal krizi derinleştirmek için elinden geldiği kadar kaşımaya çalıştığını,Kürt sorunu üzerine emperyalist açılımların sürece eklemleneceğini-ki daha önce bu konuyu ele alan bir makalemiz var;Kürt sorununun çözümünde son rötuşlar ve GOİ başlıklı makale-,açlık-yoksulluk-sefaletin ve emekçilerin huzursuzluğunun da artmasıyla birlikte sistem dışına çıkma eğilimi kesin olan olası gelişmeler;bir bütün olarak klikler arası çatışmayı derinleştirip ilerletecektir,ilerletiyor,büyütüyor.
Sekizincisi,bağımsız sınıf mücadelesi gündeminin yitirtilmesi amaçlı psikolojik savaşın bir parçası olarak ta yararlanılmaktadır;gündemde sürekli tutulmaya çalışılarak.Son operasyon dalgasının,2 Temmuz-işçi ve memur maaş zam dönemine denk getirilmesi-ciddi bir emekçi mücadelesi yaşanması olası iken;terörize edilen ortam,korkunun hegemonik etkisinden yararlanmak,Genelkurmayın psikolojik savaş taktik planlarının deşifrasyonu ertesine rastlatılması vs yan yana konulursa ne demek istediğimiz daha net anlaşılacaktır.
Sonuç olarak,sınıf temelli analizler ve ML anlamda çözümlemeler doğru yapılamaz ise;doğru sonuçlar çıkarılamaz ve doğru taktik adımlar atılamaz.
Ergenekon,faşist devletin kendisidir.Faşist kontrgerilla devleti,Ergenekon vs gibi uyduruk isimlerle,araçlarla kendini aklamaya çalışmaktadır.Egemenlik-klik çatışmasını gizlemeye çalışmaktadır.Egemenler arası ciddi çatışmanın varlığını gizleyerek,sahte komplo ve psikolojik savaşla yönlendirmeler de yaparak;yığınları düzene-sisteme yedeklemeye çalışmaktadır.Bir diğer ucu da,yığınları-emekçileri sunni-yapay gündemler ve sorunlar aracılığıyla ikiye bölerek-şimdiki adı laik –anti laik-iç savaş stratejisinin ayaklarını oluşturmaya çalışmaktadır.Mevcut çatışma,kesinlikle egemenler içindeki kimin yöneteceği çatışmasıdır.Çıkarların,parsaların toplanması mücadelesidir.Filler yukarıda güzelce tepinirken, bir çok amaçlarına ulaşırken çimenler ezilmektedir.
Proletarya ve onun lideri ML’ler ve komünist devrimcilerin bu klik çatışmalarında tarafı kendileridir.Devrimci proleter sosyalizmin gerçek kılınması mücadelesidir.Komünist devrimciler,bir yandan sahte “solcular”,reformist-reviyonistler ve sistem uzantısı güçlerin çarpıtma,gündemi değiştirme ve taraflardan birine yamama girişimine karşı ideolojik mücadele yürütürken;diğer yandan egemen burjuvazinin uşağı olan faşist bürokrasi ve yeşil elbiseli faşist gerici klik arasındaki yönetme çatışmasını deşifre edip;onların çatışmalarından yararlanarak siyasal krizi derinleştirme,yığınları eğitme-bilinçlendirme-örgütleme açısından yararlanmalıdırlar.Faşist kontrgerilla devletinin kimin-neyin-niçin emrinde olduğu gerçeğinin açıklanması gereği kesin kes zorunludur.Zira,devletin emekçi-proleter yığınlar nezdinde ne anlam ifade ettiği aşikardır.
Proletarya için şu ya da bu klik,farklı bir anlam ifade etmemektedir.Her iki kliğin amacı da,emperyalist kapitalist düzenin ömrünün daha da uzatılması,emekçilerin daha fazla yağma-talan-açlıkla terbiyesi,başlarından sopa eksik ettirilmemesidir.Ehven-i şer tercihi ;proletarya ve komünist devrimcilerin tercihi değildir ve olamaz da.Proletarya ve emekçilerin gerçek kurtuluşu,komünizme giden yolda sosyalizmdir.Kontrgerilla devleti ve onun varlık nedeni olan emperyalist kapitalizm tasfiye edilmeden,bu olanaksızdır.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz