Devrimin Nesnel Koşulları Tamam da ya Öznel Koşullar ?
1 sayfadaki 1 sayfası
Devrimin Nesnel Koşulları Tamam da ya Öznel Koşullar ?
DEVRİMİN NESNEL KOŞULLARI TAMAM DA YA ÖZNEL KOŞULLAR ?
Yaşadığımız son günler bizlere açık bir gerçeği gösterdi.Devrimin nesnel koşulları ne kadar olgun ve ilerde ise; öznel olarak o kadar geri durumdayız. Geniş proleter ve emekçi yığınlar hala gericiliğin, faşizmin, egemenlerin peşinden gitmektedir ya da yaratılan korku hegemonyasını aşmak için ciddi hiçbir girişimi yoktur. Devrimci-demokrat hareketler ile komünist devrimcilerin sınıfla kayda değer bir ilişkisi ve istikrarlı – ileri bağı yoktur. Devrimin öznel koşullarının elinin ayağının bağlandığı nokta burasıdır. Zira sınıfa sınıf bilincini taşıyacak ileri-öncü-lider güçlerin sınıfla bağları yetersiz ya da hemen hemen hiç yoksa bu öznel şartlar elbette ki geride kalmaktadır.
Bunları söylemek ve iddia etmek amacımız kesinlikle, komünist devrimciler ile devrimci-demokratların sorun üzerine kafa yormaları, eleştirel tutum takınarak sorunun kendisini aşmaları noktasında çıkış yaratmalarıdır. Zira bu konu tespit edilmeden ve gereği yapılmadan iddia sahibi olmak sadece ve sadece lafızda , söylemde “devrimci” olarak kalmayı ve devrimi gerçek kılmama sonucunu üretir. Oysa devrimcinin varlık ve yaşam nedenidir devrimi örgütlemek ve yönetmek. Devrimi yapacak yığınların bilinçlendirilmesi ve örgütlendirilmesi. Ve fakat yaşadığımız bu şartlarda iradi atılımı bir yana bırakalım; genel bir yılgınlık, boş vermişlik, kayıtsızlık, umursamazlık, bu da gelir geçer vs genel mantığı hakim görünüyor. Bu mantıkla devrimci bir yolda ilerlenmeyeceği açıktır.
Tüm dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz , Türkiye’de etkilerini açık ve net biçimde gösterirken, her gün onlarca işçi işinden olurken ; işçi çıkarmalara ve krize karşı mitinglere katılım oldukça zayıftır. Örneğin Bursa işçi sınıfının kalbi kentlerden biridir. Bursa’da 9 ay içinde işten çıkarılan işçi sayısı 55.000 ‘i aşmış olmakla birlikte ; işten çıkarmalarla ilgili mitinge katılım 2500-3000 civarında kalmıştır. Ki bu katılım da gençlerin, KESK’lilerin büyük katılımı olduğunun altını çizelim. Kimi devrimci gazetelerde rakamların abartılması da cabası. Zira gerçeklerden kaçarak mevcut değiştirilemez.
Ya da Filistin ile dayanışma ve Siyonizmin-emperyalist kapitalizmin teşhiri eylemlerine gerici-faşist çevreler yüz binleri bulan bir katılım sağlarken , devrimci demokratlar ile komünist devrimcilerin çağrılarının sınırlı katılımlar ile kalması çarpıcıdır. Bu noktada da sınıfta kalındığımızın resmini düzgün çizmemiz lazımdır. Doğru analiz, doğru sentezlerin yolunu açabilir.
Topu sürekli bir biçimde ,egemenlerin baskıları, dünya ölçeğinde sosyalizmin geriliği, yabancılaşma vs ye atmak ve kenara çekilip oturmak; rutin çalışmayı yeterli görmek, kendini aşma ve süreci değiştirmede iradesizlik , kriz ve devrimin nesnel koşullarının olgunlaşması ve öznel olarak iradi müdahalelerin istisnasız öne çıktığını görememek vs gerçekte devrime sırtını dönmekle eş anlamlı olarak kabul edilmelidir. Ve fakat , bu durumdan rahatsızlık duyan hareket ve çevre yok gibi. Kendisine ve gelişmelere ilişkin yeni yol, yöntem, çalışma biçimleri geliştiren, sınıfa yönelimin hızlı ve kesintisiz özel noktalarını tespit edip tüm gücü ile yüklenmek gibi bir perspektif yok hiçbir çevre, hareket ve grupta.
Bu ciddi bir sağırlaşmadır. Mevcudun tersinden kabulüdür. Bu gidiş kesin ve net olarak değişmelidir. Devrimin nesnel koşullarının bu kadar olgun olduğu, giderekte egemenler arasındaki klik çatışmalarının derinleştiği ve giderek açık biçime kavuştuğu koşullarda devrimin öznesi olan sınıfın rolünü oynaması gereklidir. Devrimin öznesi olan proletaryanın örgütlenmesi, ileri doğru atılması ve devrime yüzünü dönmesinin biricik koşulu olan öncü-lider komünist devrimcilerin artık rutin çalışma değil; devrimin güncelliği mantığı- bilinci ile hareket etmesi şarttır. Kendileri ile ilgili handikapları aşmak ve sözde değil gerçekte sınıfa tümüyle yüzünü dönmeleri ve her şeyin merkezine devrimin güncelliğini koymaları yaşamsaldır. Trenin beklemez. Kaçan tren yakalanamaz. Mesele kaçırmadan , güncelliği ile devrimin gerçekliğini hayal olmaktan çıkarmak ve yeryüzüne indirmektir. Bu gerçekleşmesi olanaksız değildir asla. Sadece ve sadece iradi olarak gerçeklerin görülmesi ve tüm gücümüzle sınıf çalışmasına yönelmemizle ortadan kaldırılacak ve aşılacak bir süreçtir. Devrimle taçlandırılabilecek bir süreçtir. Devrimin en sıcak nefesini kendi ensesinde hissetmeyenler, inanmayanların devrime liderlik etmesi , devrimi özlemesi ve ona doğru yürümesi olanaksızdır.
Ayaklarımızdaki bağları ve gözlerimize indirdiğimiz perdeleri çözmek zamanıdır. Ya devrim yada ölüm diyecek zamandır şimdilerde. Hata ve eksiklerimizi doğru tespit edip üzerine giderek, geleceği kurmak için yeni yollar, çözüm öneri ve biçimleri ile yaşama geçirmek, yeni mücadele biçimleri ile yığınları devrimin neferleri olarak örgütlemek , önümüze çıkan tüm engelleri bir bir aşarak devrimi gerçek kılmak zamanıdır.
Yaşadığımız son günler bizlere açık bir gerçeği gösterdi.Devrimin nesnel koşulları ne kadar olgun ve ilerde ise; öznel olarak o kadar geri durumdayız. Geniş proleter ve emekçi yığınlar hala gericiliğin, faşizmin, egemenlerin peşinden gitmektedir ya da yaratılan korku hegemonyasını aşmak için ciddi hiçbir girişimi yoktur. Devrimci-demokrat hareketler ile komünist devrimcilerin sınıfla kayda değer bir ilişkisi ve istikrarlı – ileri bağı yoktur. Devrimin öznel koşullarının elinin ayağının bağlandığı nokta burasıdır. Zira sınıfa sınıf bilincini taşıyacak ileri-öncü-lider güçlerin sınıfla bağları yetersiz ya da hemen hemen hiç yoksa bu öznel şartlar elbette ki geride kalmaktadır.
Bunları söylemek ve iddia etmek amacımız kesinlikle, komünist devrimciler ile devrimci-demokratların sorun üzerine kafa yormaları, eleştirel tutum takınarak sorunun kendisini aşmaları noktasında çıkış yaratmalarıdır. Zira bu konu tespit edilmeden ve gereği yapılmadan iddia sahibi olmak sadece ve sadece lafızda , söylemde “devrimci” olarak kalmayı ve devrimi gerçek kılmama sonucunu üretir. Oysa devrimcinin varlık ve yaşam nedenidir devrimi örgütlemek ve yönetmek. Devrimi yapacak yığınların bilinçlendirilmesi ve örgütlendirilmesi. Ve fakat yaşadığımız bu şartlarda iradi atılımı bir yana bırakalım; genel bir yılgınlık, boş vermişlik, kayıtsızlık, umursamazlık, bu da gelir geçer vs genel mantığı hakim görünüyor. Bu mantıkla devrimci bir yolda ilerlenmeyeceği açıktır.
Tüm dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz , Türkiye’de etkilerini açık ve net biçimde gösterirken, her gün onlarca işçi işinden olurken ; işçi çıkarmalara ve krize karşı mitinglere katılım oldukça zayıftır. Örneğin Bursa işçi sınıfının kalbi kentlerden biridir. Bursa’da 9 ay içinde işten çıkarılan işçi sayısı 55.000 ‘i aşmış olmakla birlikte ; işten çıkarmalarla ilgili mitinge katılım 2500-3000 civarında kalmıştır. Ki bu katılım da gençlerin, KESK’lilerin büyük katılımı olduğunun altını çizelim. Kimi devrimci gazetelerde rakamların abartılması da cabası. Zira gerçeklerden kaçarak mevcut değiştirilemez.
Ya da Filistin ile dayanışma ve Siyonizmin-emperyalist kapitalizmin teşhiri eylemlerine gerici-faşist çevreler yüz binleri bulan bir katılım sağlarken , devrimci demokratlar ile komünist devrimcilerin çağrılarının sınırlı katılımlar ile kalması çarpıcıdır. Bu noktada da sınıfta kalındığımızın resmini düzgün çizmemiz lazımdır. Doğru analiz, doğru sentezlerin yolunu açabilir.
Topu sürekli bir biçimde ,egemenlerin baskıları, dünya ölçeğinde sosyalizmin geriliği, yabancılaşma vs ye atmak ve kenara çekilip oturmak; rutin çalışmayı yeterli görmek, kendini aşma ve süreci değiştirmede iradesizlik , kriz ve devrimin nesnel koşullarının olgunlaşması ve öznel olarak iradi müdahalelerin istisnasız öne çıktığını görememek vs gerçekte devrime sırtını dönmekle eş anlamlı olarak kabul edilmelidir. Ve fakat , bu durumdan rahatsızlık duyan hareket ve çevre yok gibi. Kendisine ve gelişmelere ilişkin yeni yol, yöntem, çalışma biçimleri geliştiren, sınıfa yönelimin hızlı ve kesintisiz özel noktalarını tespit edip tüm gücü ile yüklenmek gibi bir perspektif yok hiçbir çevre, hareket ve grupta.
Bu ciddi bir sağırlaşmadır. Mevcudun tersinden kabulüdür. Bu gidiş kesin ve net olarak değişmelidir. Devrimin nesnel koşullarının bu kadar olgun olduğu, giderekte egemenler arasındaki klik çatışmalarının derinleştiği ve giderek açık biçime kavuştuğu koşullarda devrimin öznesi olan sınıfın rolünü oynaması gereklidir. Devrimin öznesi olan proletaryanın örgütlenmesi, ileri doğru atılması ve devrime yüzünü dönmesinin biricik koşulu olan öncü-lider komünist devrimcilerin artık rutin çalışma değil; devrimin güncelliği mantığı- bilinci ile hareket etmesi şarttır. Kendileri ile ilgili handikapları aşmak ve sözde değil gerçekte sınıfa tümüyle yüzünü dönmeleri ve her şeyin merkezine devrimin güncelliğini koymaları yaşamsaldır. Trenin beklemez. Kaçan tren yakalanamaz. Mesele kaçırmadan , güncelliği ile devrimin gerçekliğini hayal olmaktan çıkarmak ve yeryüzüne indirmektir. Bu gerçekleşmesi olanaksız değildir asla. Sadece ve sadece iradi olarak gerçeklerin görülmesi ve tüm gücümüzle sınıf çalışmasına yönelmemizle ortadan kaldırılacak ve aşılacak bir süreçtir. Devrimle taçlandırılabilecek bir süreçtir. Devrimin en sıcak nefesini kendi ensesinde hissetmeyenler, inanmayanların devrime liderlik etmesi , devrimi özlemesi ve ona doğru yürümesi olanaksızdır.
Ayaklarımızdaki bağları ve gözlerimize indirdiğimiz perdeleri çözmek zamanıdır. Ya devrim yada ölüm diyecek zamandır şimdilerde. Hata ve eksiklerimizi doğru tespit edip üzerine giderek, geleceği kurmak için yeni yollar, çözüm öneri ve biçimleri ile yaşama geçirmek, yeni mücadele biçimleri ile yığınları devrimin neferleri olarak örgütlemek , önümüze çıkan tüm engelleri bir bir aşarak devrimi gerçek kılmak zamanıdır.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz