'İyi Şeyler' Halkın İradesidir
1 sayfadaki 1 sayfası
'İyi Şeyler' Halkın İradesidir
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İran'a giderken açıkladı: “Kürt sorununda iyi şeyler olacak!” Gül'e göre; “Sorunun çözümü sadece dışarıdan ve askerden beklenemez.” Fakat bu 'iyi şeyler' ne, Gül pek bir şey söylemedi. Ama sömürgeciliğin Gül'ünün 'iyi şeyler'i ve açıklamanın içeriği üzerine tartışma sürüyor. Açıklamalara bakılırsa, AKP Hükümetinin de bu iyi şeylerden haberi yok. Fakat, AKP Hükümeti de Kürt sorununda çözüm beklentisini körükleyecek açıklama ve girişimlerde bulunuyor.
AKP Hükümetinin Yeni Şafak gazetesi, sürece askerleri de dahil etmeye çalışıyor. Gazete, 16 Mart'ta Deniz Kuvvetleri eski komutanı Oramiral Salim Dervişoğlu'yla bir röportaj yayınlandı. Dervişoğlu, daha önce Milliyet gazetesinden Fikret Bila'ya konuşan ve itiraflarda bulunan eski genelkurmay başkanlarının izinden yürüdü, 'asimile etmeye çalıştık, yanlış yaptık' itirafını tekrarlardı, hatta bir 'Generaller Cephesi' adıyla kitaplaştırılan röportajların dili ve argümanlarının bazı bakımlardan ilerisine gitti.
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, “Türkiye Türklerindir” künyesi ile çıkan gazetenin 17 Mart tarihli köşesinde, “Geldiğimiz noktada, PKK, Türkiye'nin Kürt sorununda önemli bir aktördür” itirafında bulundu, “Öcalan muhatap” alınmalı dedi. Özkök, “Öcalan, kanın durdurulması ve Kürt sorununun çözümüne gerçekten yardımcı olabilecekse, onun eli de itilmemeli” diye yazdı. Kısa bir süre önce de, emekli büyükelçi ve generallerin 'çözüm' raporu basında yer almıştı.
Bu açıklama ve yazılar, Ankara-Washington hattında trafiğin kızıştığı bir sürece denk geldi. Bu sürecin önemli dönemeçlerinden birinin ABD yeni Başkanı Barack Obama'nın Nisan'da yapacağı Türkiye ziyareti olacak gibi görünüyor. Zira ziyaretin önemli eksenlerinden biri, Kürt sorunu. Bazı yorumcular çok somut olarak Kürt sorununda 'Amerikan planı'ndan ve bu planın gündeme geleceğinden söz ediyor.
Bütün bu açıklama ve tartışmaların bugün gündeme gelmiş olması tesadüf mü? Elbette bu tartışmanın bir nedeni geleneksel politikanın çıkmazı ve yeni bir politika arayışıyla ilgilidir. Egemen sınıfların bir kesimi bu politikayı uzunca zamandır dillendiriyor. Hatta Fikret Bila'nın röportajlarına yansıdığı üzere, emekli generaller de geleneksel politikanın başarısız olduğunu itiraf etmekteydiler. 5 Kasım 2007 Beyaz Saray görüşmesinin ardından, ABD'nin önceliği olan Güney Kürdistan merkezli bazı adımlar da atıldı. Bölgesel Kürt yönetimiyle doğrudan ilişkiler kuruldu, bu ilişkiler 'devlet kararı' düzeyinde sürdürüldü.
Fakat bugün AKP Hükümeti merkezli olarak, Kürt sorununda çözüm beklentisinin körüklenmesi, güncel seçim mücadelesiyle doğrudan ilişkilidir. Önümüzdeki günler boyunca bu yönlü söylemlerin yoğunlaşması beklenmelidir. AKP, Kürt halkının 29 Mart seçimlerindeki tercihini etkileyebilmek için elindeki bütün imkanları kullanmaktan geri durmayacaktır. Zira yürütücüsü AKP olsa da, bu sadece AKP'nin politikası da değildir. Devletin bütün birimleri ve bütün düzen partileri, aralarındaki farklılıkları bir tarafa bırakarak hepsi birden rejimin tek gerçek dayanağı olan AKP atına oynamaktadırlar. Bu bakımdan, AKP Hükümetiyle kanlı bıçaklı olan Doğan Grubu patronu Aydın Doğan'ın “Diyarbakır'da olsam oyumu AKP'ye verirdim” demesi son derece manidardır.
Bütün bu verilerin gösterdiği gerçek şudur: Kürt sorunu gerek genel siyasal gündemin, gerekse de güncel seçim mücadelesinin en temel konusudur. AKP Hükümeti izlediği sinsi politikayla bu iki ekseni birbirine bağlamaya çalışıyor. Seçim yatırımı hamleleriyle ve dozu giderek artan biçimde çözüm beklentisini körükleyerek, bu beklentiyi yeniden oya dönüştürmeye çalışıyor. Buradan kendi adına elde edeceği başarılı bir sonucu ise, Kürt sorununu seçimlerdeki tercih düzeyine düşürüp, “Halk bizi seçti, sorun çözülmüştür” demeye hazırlanıyor.
Bu nedenle Kürt sorununda 'iyi şeyler olacak' söylem ve beklentisi, genel olarak nelerin yapılıp yapılmayacağı bir yana, böylesi bir 'çözüm planı'nın devreye girmesi bile seçim mücadelesinin ortaya çıkaracağı sonuçlarla doğrudan ilişkilidir. Kürt sorununda iyice köşeye sıkışan ve çözümsüzlük dışında bir şey üretme basireti sergileyemeyen sömürgeci rejim, seçimler zemininde AKP başarısı üzerinden nefeslenmeye çalışacaktır. Seçimlerden DTP'nin güçlenerek çıkması ve mevcut belediyelere Van, Siirt gibi önemli bir kaç belediyeyi de eklemesi ise, rejimin krizini ve saldırganlığını daha fazla derinleştireceği gibi, tersinden burjuva çözüm alternatifleri üzerine daha fazla mesai harcamaya zorlayacaktır.
DTP'nin, AKP'ye verilecek her oyun, sorunun çözümsüzlüğüne verileceği bilinciyle hareket ediyor olması bu nedenle anlamlıdır. Abdullah Gül'ün, AKP Hükümetinin, ABD'den çözüm bekleyen işbirlikçilerin 'iyi şeyler olacak' pohpohlamasına kanmamak önemlidir.
Diğer taraftan, gerçekten de 'iyi şeyler' olmaktadır. 'İyi şey', halkın eylemli iradesidir. Bu irade uzun bir süredir kitle serhildanlarıyla, gerillanın direnişiyle, seçim meydanlarını dolduran yüz binlerin haykırışlarıyla açığa çıkmaktadır. Şimdi milyonların katılımıyla harlanacak Newroz da 'iyi şeyler'e gebedir. Seçim mücadelesi ve zaferi ise bu iradenin bir başka biçimde test edilmesi olacaktır.
Atılım
AKP Hükümetinin Yeni Şafak gazetesi, sürece askerleri de dahil etmeye çalışıyor. Gazete, 16 Mart'ta Deniz Kuvvetleri eski komutanı Oramiral Salim Dervişoğlu'yla bir röportaj yayınlandı. Dervişoğlu, daha önce Milliyet gazetesinden Fikret Bila'ya konuşan ve itiraflarda bulunan eski genelkurmay başkanlarının izinden yürüdü, 'asimile etmeye çalıştık, yanlış yaptık' itirafını tekrarlardı, hatta bir 'Generaller Cephesi' adıyla kitaplaştırılan röportajların dili ve argümanlarının bazı bakımlardan ilerisine gitti.
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, “Türkiye Türklerindir” künyesi ile çıkan gazetenin 17 Mart tarihli köşesinde, “Geldiğimiz noktada, PKK, Türkiye'nin Kürt sorununda önemli bir aktördür” itirafında bulundu, “Öcalan muhatap” alınmalı dedi. Özkök, “Öcalan, kanın durdurulması ve Kürt sorununun çözümüne gerçekten yardımcı olabilecekse, onun eli de itilmemeli” diye yazdı. Kısa bir süre önce de, emekli büyükelçi ve generallerin 'çözüm' raporu basında yer almıştı.
Bu açıklama ve yazılar, Ankara-Washington hattında trafiğin kızıştığı bir sürece denk geldi. Bu sürecin önemli dönemeçlerinden birinin ABD yeni Başkanı Barack Obama'nın Nisan'da yapacağı Türkiye ziyareti olacak gibi görünüyor. Zira ziyaretin önemli eksenlerinden biri, Kürt sorunu. Bazı yorumcular çok somut olarak Kürt sorununda 'Amerikan planı'ndan ve bu planın gündeme geleceğinden söz ediyor.
Bütün bu açıklama ve tartışmaların bugün gündeme gelmiş olması tesadüf mü? Elbette bu tartışmanın bir nedeni geleneksel politikanın çıkmazı ve yeni bir politika arayışıyla ilgilidir. Egemen sınıfların bir kesimi bu politikayı uzunca zamandır dillendiriyor. Hatta Fikret Bila'nın röportajlarına yansıdığı üzere, emekli generaller de geleneksel politikanın başarısız olduğunu itiraf etmekteydiler. 5 Kasım 2007 Beyaz Saray görüşmesinin ardından, ABD'nin önceliği olan Güney Kürdistan merkezli bazı adımlar da atıldı. Bölgesel Kürt yönetimiyle doğrudan ilişkiler kuruldu, bu ilişkiler 'devlet kararı' düzeyinde sürdürüldü.
Fakat bugün AKP Hükümeti merkezli olarak, Kürt sorununda çözüm beklentisinin körüklenmesi, güncel seçim mücadelesiyle doğrudan ilişkilidir. Önümüzdeki günler boyunca bu yönlü söylemlerin yoğunlaşması beklenmelidir. AKP, Kürt halkının 29 Mart seçimlerindeki tercihini etkileyebilmek için elindeki bütün imkanları kullanmaktan geri durmayacaktır. Zira yürütücüsü AKP olsa da, bu sadece AKP'nin politikası da değildir. Devletin bütün birimleri ve bütün düzen partileri, aralarındaki farklılıkları bir tarafa bırakarak hepsi birden rejimin tek gerçek dayanağı olan AKP atına oynamaktadırlar. Bu bakımdan, AKP Hükümetiyle kanlı bıçaklı olan Doğan Grubu patronu Aydın Doğan'ın “Diyarbakır'da olsam oyumu AKP'ye verirdim” demesi son derece manidardır.
Bütün bu verilerin gösterdiği gerçek şudur: Kürt sorunu gerek genel siyasal gündemin, gerekse de güncel seçim mücadelesinin en temel konusudur. AKP Hükümeti izlediği sinsi politikayla bu iki ekseni birbirine bağlamaya çalışıyor. Seçim yatırımı hamleleriyle ve dozu giderek artan biçimde çözüm beklentisini körükleyerek, bu beklentiyi yeniden oya dönüştürmeye çalışıyor. Buradan kendi adına elde edeceği başarılı bir sonucu ise, Kürt sorununu seçimlerdeki tercih düzeyine düşürüp, “Halk bizi seçti, sorun çözülmüştür” demeye hazırlanıyor.
Bu nedenle Kürt sorununda 'iyi şeyler olacak' söylem ve beklentisi, genel olarak nelerin yapılıp yapılmayacağı bir yana, böylesi bir 'çözüm planı'nın devreye girmesi bile seçim mücadelesinin ortaya çıkaracağı sonuçlarla doğrudan ilişkilidir. Kürt sorununda iyice köşeye sıkışan ve çözümsüzlük dışında bir şey üretme basireti sergileyemeyen sömürgeci rejim, seçimler zemininde AKP başarısı üzerinden nefeslenmeye çalışacaktır. Seçimlerden DTP'nin güçlenerek çıkması ve mevcut belediyelere Van, Siirt gibi önemli bir kaç belediyeyi de eklemesi ise, rejimin krizini ve saldırganlığını daha fazla derinleştireceği gibi, tersinden burjuva çözüm alternatifleri üzerine daha fazla mesai harcamaya zorlayacaktır.
DTP'nin, AKP'ye verilecek her oyun, sorunun çözümsüzlüğüne verileceği bilinciyle hareket ediyor olması bu nedenle anlamlıdır. Abdullah Gül'ün, AKP Hükümetinin, ABD'den çözüm bekleyen işbirlikçilerin 'iyi şeyler olacak' pohpohlamasına kanmamak önemlidir.
Diğer taraftan, gerçekten de 'iyi şeyler' olmaktadır. 'İyi şey', halkın eylemli iradesidir. Bu irade uzun bir süredir kitle serhildanlarıyla, gerillanın direnişiyle, seçim meydanlarını dolduran yüz binlerin haykırışlarıyla açığa çıkmaktadır. Şimdi milyonların katılımıyla harlanacak Newroz da 'iyi şeyler'e gebedir. Seçim mücadelesi ve zaferi ise bu iradenin bir başka biçimde test edilmesi olacaktır.
Atılım
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz