Kitle Çalışması Üzerine...
1 sayfadaki 1 sayfası
Kitle Çalışması Üzerine...
Öğrenci hareketinin kitleselleşebilmesi için, üniversiteye önerilen her politika, orada yeniden üretilebilir ve bir kitle eylemi formu kazanabilir olmalıdır. Bu temel ilkenin hayata geçmesi, mücadele anlayışı açısından mücadele örgütünün belli ilkeler etrafında bir araya gelebilecek tüm üniversitelilere açık olması ve üniversitelilerin, üniversite mücadelesine katılabilecekleri kanalların yaratılması ile mümkündür. Üniversiteliler ile üniversite mücadelesi arasında sağlıklı bir bağ kurabilmek için ise etkili bir kitle çalışmasının yürütülmesi ve kitle mücadelesi içinde demokrasi anlayışının yeşertilmesi şarttır.
Üniversite mücadelesinde, doğrudan eylem biçimleri, hem doğrudan demokrasi pratiğini göstermesi hem de üniversitelilerin eylemlilik sürecinin doğrudan öznesi olması açısından önemlidir. Doğrudan eylem pratiklerini geliştirmek, hareketin örgütçülerinin sorunlara tepki verme ve örgütçülük konusunda reflekslerinin gelişkin olmasını gerektirmektedir. Üniversitede muhalefet hareketi yaratmak için elbette uzun erimli bir program oluşturmak ve işçilik şarttır. Ancak üniversitedeki dinamizm aynı zamanda ani olanaklar karşısında gerekli yerde gerekli cevapları ve eylem tarzlarını üretmeyi de gerektirmektedir. Üniversitenin her alanını eylem alanı olarak görerek, üniversitelilerin her tepkisine uygun ifade biçimleri bulunmalıdır. Bu noktada örgütçülerin tek tek inisiyatif geliştirebilme yetileri ve yaratıcılıkları da önemli bir belirleyendir.
Kitle çalışmasında, hedefi tüm üniversiteliler olarak belirlemek, mücadele araçlarını, üniversitedeki en duyarlı ve harekete geçmeye meyilli kitleye ulaşmak üzere değil tüm üniversiteye ulaşmak üzere kurgulamayı da beraberinde getirmektedir. Gençlik mücadelesi militanlarının, üniversitelilerle birebir ilişkiye geçme, bu ilişkiyi ilerici biçimlerde geliştirme konusunda hiçbir sıkıntısı olmaması gerekmektedir. Üniversitelilerin durumu ne olursa olsun, yaratılacak öğrenci hareketinin öznelerinin, bugün durumlarından şikayet edilen üniversiteliler olduğu unutulmamalıdır.
Bugünün üniversitesinde, üniversiteye özgü tarihsel pratik ve politik değerlerin içi boşaldıkça, üniversitedeki tüm ilişkiler kökünden sarsılmaktadır. Değer yitimi üniversiteli olmanın anlamını değiştirmektedir. Üniversitelilerin birbirleri ile kurduğu ilişkiler kişiliksizleştirme, yozlaştırma saldırılarından paylarını almaktadır. Bu durum üniversiteliler arası ilişkilerin en önemli değerlerinden birini “güven”i ortadan kaldırmaktadır. Üniversitenin sahipleneceği bir mücadele pratiği yaratmak için, tüm üniversitelilerle kurulan karşılıklı ilişkilerde “güven” in yaratılması önemlidir. Elbette ilişkilerde güvenin yaratılmasının yolu salt “iyi insan” olmaktan geçmemektedir. Mücadele içinde oluşturulacak güven, politikada, eylemde açık ve tutarlı olmakla, samimiyetle, inandırıcılık ve söylediğinin arkasında sonuna kadar gitmekle mümkün olabilir. Kitle çalışması içinde üniversiteliler arasında yaratılan sempati ancak güvenle beslenirse desteğe dönüşebilir.
Üniversitede kitle çalışması yürütmede önemli bir unsur da “üniversiteli” olmaktır. Bugünün üniversitelilerinin yaşamlarını sorun ve ihtiyaçlarını “salt gözlemleyerek” kavramak mümkün değildir. Üniversitelilerin sahip olduğu değerleri, özelliklerini, ideolojik yönelimlerini ihtiyaç ve taleplerini ancak üniversiteyle-üniversitelilerle kurulan yabancılaşmış ilişki biçimlerini kırıp “üniversiteli” devrimciler olmayı başararak kavrayabiliriz. Üniversitede kitle çalışmasının yeri salt üniversitelilerin en yoğun olarak bulunduğu yerler ya da geçiş güzergahları değildir. Üniversitelilerin yaşamlarının ta kendisidir. Üniversitelilerin talep ve sorunlarının en görünür olduğu yerler yani yurtlar, sınıflar, yemekhane, fakülte kantinleri, üniversite bahçeleri, sosyal kültürel etkinlik merkezleri, kollar-klüpler, onların üniversiteli kimliklerini yaşadıkları “mekanlardır”. Üniversitenin ve üniversitelilerin tüm mekanları, doğrudan üniversite mücadelesinin alanlarıdır çünkü tam da bu alanlarda üniversite gerçek anlamda hayat bulmaktadır.
Üniversite mücadelesinde, doğrudan eylem biçimleri, hem doğrudan demokrasi pratiğini göstermesi hem de üniversitelilerin eylemlilik sürecinin doğrudan öznesi olması açısından önemlidir. Doğrudan eylem pratiklerini geliştirmek, hareketin örgütçülerinin sorunlara tepki verme ve örgütçülük konusunda reflekslerinin gelişkin olmasını gerektirmektedir. Üniversitede muhalefet hareketi yaratmak için elbette uzun erimli bir program oluşturmak ve işçilik şarttır. Ancak üniversitedeki dinamizm aynı zamanda ani olanaklar karşısında gerekli yerde gerekli cevapları ve eylem tarzlarını üretmeyi de gerektirmektedir. Üniversitenin her alanını eylem alanı olarak görerek, üniversitelilerin her tepkisine uygun ifade biçimleri bulunmalıdır. Bu noktada örgütçülerin tek tek inisiyatif geliştirebilme yetileri ve yaratıcılıkları da önemli bir belirleyendir.
Kitle çalışmasında, hedefi tüm üniversiteliler olarak belirlemek, mücadele araçlarını, üniversitedeki en duyarlı ve harekete geçmeye meyilli kitleye ulaşmak üzere değil tüm üniversiteye ulaşmak üzere kurgulamayı da beraberinde getirmektedir. Gençlik mücadelesi militanlarının, üniversitelilerle birebir ilişkiye geçme, bu ilişkiyi ilerici biçimlerde geliştirme konusunda hiçbir sıkıntısı olmaması gerekmektedir. Üniversitelilerin durumu ne olursa olsun, yaratılacak öğrenci hareketinin öznelerinin, bugün durumlarından şikayet edilen üniversiteliler olduğu unutulmamalıdır.
Bugünün üniversitesinde, üniversiteye özgü tarihsel pratik ve politik değerlerin içi boşaldıkça, üniversitedeki tüm ilişkiler kökünden sarsılmaktadır. Değer yitimi üniversiteli olmanın anlamını değiştirmektedir. Üniversitelilerin birbirleri ile kurduğu ilişkiler kişiliksizleştirme, yozlaştırma saldırılarından paylarını almaktadır. Bu durum üniversiteliler arası ilişkilerin en önemli değerlerinden birini “güven”i ortadan kaldırmaktadır. Üniversitenin sahipleneceği bir mücadele pratiği yaratmak için, tüm üniversitelilerle kurulan karşılıklı ilişkilerde “güven” in yaratılması önemlidir. Elbette ilişkilerde güvenin yaratılmasının yolu salt “iyi insan” olmaktan geçmemektedir. Mücadele içinde oluşturulacak güven, politikada, eylemde açık ve tutarlı olmakla, samimiyetle, inandırıcılık ve söylediğinin arkasında sonuna kadar gitmekle mümkün olabilir. Kitle çalışması içinde üniversiteliler arasında yaratılan sempati ancak güvenle beslenirse desteğe dönüşebilir.
Üniversitede kitle çalışması yürütmede önemli bir unsur da “üniversiteli” olmaktır. Bugünün üniversitelilerinin yaşamlarını sorun ve ihtiyaçlarını “salt gözlemleyerek” kavramak mümkün değildir. Üniversitelilerin sahip olduğu değerleri, özelliklerini, ideolojik yönelimlerini ihtiyaç ve taleplerini ancak üniversiteyle-üniversitelilerle kurulan yabancılaşmış ilişki biçimlerini kırıp “üniversiteli” devrimciler olmayı başararak kavrayabiliriz. Üniversitede kitle çalışmasının yeri salt üniversitelilerin en yoğun olarak bulunduğu yerler ya da geçiş güzergahları değildir. Üniversitelilerin yaşamlarının ta kendisidir. Üniversitelilerin talep ve sorunlarının en görünür olduğu yerler yani yurtlar, sınıflar, yemekhane, fakülte kantinleri, üniversite bahçeleri, sosyal kültürel etkinlik merkezleri, kollar-klüpler, onların üniversiteli kimliklerini yaşadıkları “mekanlardır”. Üniversitenin ve üniversitelilerin tüm mekanları, doğrudan üniversite mücadelesinin alanlarıdır çünkü tam da bu alanlarda üniversite gerçek anlamda hayat bulmaktadır.
Geri: Kitle Çalışması Üzerine...
Sonuç Yerine...
Üniversitelerde bilimin otoritesinin sağlanabilmesi için mevcut otoriter-anti-demokratik ve dışlayıcı yönetim ve işleyiş mekanizmasının ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu mücadele hedefi, üniversitedeki denetim ve kontrol mekanizmalarının işlevsiz hale getirilmesi ile ve üniversite üzerindeki otoritenin ve bu otoritenin tesis edilmesine yarayan araçların tümüne karşı etkin bir mücadele pratiği örgütlemekle mümkündür. Üniversitedeki anti-demokratik ortam ve yönetim biçimi altında, demokratik hak ve özgürlükleri öğrencilerin kitleselliklerinden (üniversite yönetimleri ne kadar otoriter olursa olsun tüm üniversiteyi karşısına alamaz) gelen ve onlarsız üniversitenin varolmayacağı gerçeğine dayanan biçimde fiilen kullanmak bu ortamın kırılması için atılan önemili bir adımdır. Baskının karşısında ve baskıya rağmen mücadele etmek bu mekanizmayı işlemez kılacaktır. Ancak elbette baskı-denetim mekanizmasına karşı mücadele etmek için öğrenci hareketinin kitleselleşmesi beklenemez. Üniversitede denetimin “güvenlik boşluklarını” bulmak üniversiteli devrimcilerin yaratıcılıklarına bağlıdır. (Kameralar, turnikeler nasıl çalışamaz hale getirilir? Üniversitelileri denetlemek için kullanılan üniversite otomasyon sistemleri nasıl çökertilir? Üniversite kapılarına girmememiz için fotoğrafımızı asanların “güzel” pozları nasıl çekilir ve nasıl kullanılabilir? Üniversitede üzerimize kapanan kapılar nasıl açılabilir? Üniversitedeki yolsuzlukların belgelerine, ki bu belgeler çoğu sendikalı çalışanların ellerinden geçmektedir nasıl ulaşılabilir?...)
Kısaca, üniversite içinde yönetim, polis, YÖK tarafından üniversiteliler için çizilen sınırlar “meşru”, “haklı” görülemez. Üniversitelilerin mücadelelerinin meşruluğuna dayanarak kendi “gidecekleri yeri” kendilerinin belirlemesi gerekmektedir. Burada tek kriter, eylemlerimizin ve söylemimizin üniversiteliler tarafından anlaşılabilir ve kabul edilebilir yani meşru olmasıdır. Bugün üniversitelilerin en basit talebi, karşısında sermaye programını bulmaktadır ve üniversite sistemi bu en basit talebi bile yerine getirmekten kaçınmaktadır çünkü en büyük tehlikeyi “mücadelenin kazanımla sonuçlanmasının bir sonraki adımı beraberinde getireceğini” bilmektedirler. Bu yüzden üniversitede örgütlenen mücadele sadece eleştirmeye, muhalefet etmeye değil aynı zamanda ve onları aşan biçimde hak almaya yönelmelidir. Kazanılacak en küçük hak, üniversitedeki sermaye sisteminde gedik açacaktır çünkü öncelikle üniversitelilere “yapılabiliri” gösterecektir.
(Emperyalizme, Oligarşiye Karşı Devrimci Gençlik Dergisi , Sayı 5)
Üniversitelerde bilimin otoritesinin sağlanabilmesi için mevcut otoriter-anti-demokratik ve dışlayıcı yönetim ve işleyiş mekanizmasının ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu mücadele hedefi, üniversitedeki denetim ve kontrol mekanizmalarının işlevsiz hale getirilmesi ile ve üniversite üzerindeki otoritenin ve bu otoritenin tesis edilmesine yarayan araçların tümüne karşı etkin bir mücadele pratiği örgütlemekle mümkündür. Üniversitedeki anti-demokratik ortam ve yönetim biçimi altında, demokratik hak ve özgürlükleri öğrencilerin kitleselliklerinden (üniversite yönetimleri ne kadar otoriter olursa olsun tüm üniversiteyi karşısına alamaz) gelen ve onlarsız üniversitenin varolmayacağı gerçeğine dayanan biçimde fiilen kullanmak bu ortamın kırılması için atılan önemili bir adımdır. Baskının karşısında ve baskıya rağmen mücadele etmek bu mekanizmayı işlemez kılacaktır. Ancak elbette baskı-denetim mekanizmasına karşı mücadele etmek için öğrenci hareketinin kitleselleşmesi beklenemez. Üniversitede denetimin “güvenlik boşluklarını” bulmak üniversiteli devrimcilerin yaratıcılıklarına bağlıdır. (Kameralar, turnikeler nasıl çalışamaz hale getirilir? Üniversitelileri denetlemek için kullanılan üniversite otomasyon sistemleri nasıl çökertilir? Üniversite kapılarına girmememiz için fotoğrafımızı asanların “güzel” pozları nasıl çekilir ve nasıl kullanılabilir? Üniversitede üzerimize kapanan kapılar nasıl açılabilir? Üniversitedeki yolsuzlukların belgelerine, ki bu belgeler çoğu sendikalı çalışanların ellerinden geçmektedir nasıl ulaşılabilir?...)
Kısaca, üniversite içinde yönetim, polis, YÖK tarafından üniversiteliler için çizilen sınırlar “meşru”, “haklı” görülemez. Üniversitelilerin mücadelelerinin meşruluğuna dayanarak kendi “gidecekleri yeri” kendilerinin belirlemesi gerekmektedir. Burada tek kriter, eylemlerimizin ve söylemimizin üniversiteliler tarafından anlaşılabilir ve kabul edilebilir yani meşru olmasıdır. Bugün üniversitelilerin en basit talebi, karşısında sermaye programını bulmaktadır ve üniversite sistemi bu en basit talebi bile yerine getirmekten kaçınmaktadır çünkü en büyük tehlikeyi “mücadelenin kazanımla sonuçlanmasının bir sonraki adımı beraberinde getireceğini” bilmektedirler. Bu yüzden üniversitede örgütlenen mücadele sadece eleştirmeye, muhalefet etmeye değil aynı zamanda ve onları aşan biçimde hak almaya yönelmelidir. Kazanılacak en küçük hak, üniversitedeki sermaye sisteminde gedik açacaktır çünkü öncelikle üniversitelilere “yapılabiliri” gösterecektir.
(Emperyalizme, Oligarşiye Karşı Devrimci Gençlik Dergisi , Sayı 5)
Similar topics
» Troçkizm Üzerine
» Kürt Açılımı Üzerine ve TRT Şeş
» Diyalektik Materyalizm Üzerine -1-
» Gençliğin Devrimci Mücadeledeki Rolü Üzerine
» Diyalektik Materyalizm Üzerine-3-
» Kürt Açılımı Üzerine ve TRT Şeş
» Diyalektik Materyalizm Üzerine -1-
» Gençliğin Devrimci Mücadeledeki Rolü Üzerine
» Diyalektik Materyalizm Üzerine-3-
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz