Aleviler Postal Peşine Değil, Devrimci Saflara!
Yolumuz Devrim Aşkımız Devrim | DevrimForum | :: ..::Tartışma Platformu::.. :: Etnik & Dinsel Kimlik Sorunu
1 sayfadaki 1 sayfası
Aleviler Postal Peşine Değil, Devrimci Saflara!
1993 Sivas katliamının üzerinden 14 yıl geçti. 1995'teyse Gazi katliamı bir kez daha Alevileri vurmuştu. Gerilere gittiğimizdeyse kökenleri çok eskilere giden Alevi katliamlarının yakın tarihimize damgasını vurduğunu görüyoruz. Maraş, Çorum, Malatya, Sivas...
Bu katliamların ortak özelliği, katliamların faşist ve dinci güruhlarca kontrgerillanın işbirliği ve kolluk güçlerinin himayesinde gerçekleşmesidir. Maraş'ta faşist çeteler kontragerillanın yönlendiriciliğinde tam 3 gün boyunca 100'ün üzerinde Aleviyi baltalarla, nacaklarla, palalarla vahşice katlederken ortalıklarda ne asker ne polis vardı. Sivas katliamının vahşeti ise sekiz saat sürmüştü. O dönemde Sivas valisi olan Ahmet Karabilgin'in katliamdan 9 yıl sonra Can Dündar'ın belgeselinde askerin olaylara müdahalesini anlatan şu sözleri gerçeği bütün açıklığıyla tekrar ortaya koymaktadır: "Sonunda 20-30 asker geldi, Hükümet Meydanı'na... Ama orduevini koruyacak şekilde mevzi aldılar. Bunları maalesef ben yaşadım, gördüm. Halbuki Madımak'ta sıkıntımız var, oraya yoğunlaşması lazım. Ama askeri birlikten parça parça gelen bu gruplar olay yerinden çok, ana caddedeki mağazaların, kuyumcuların, askeri risk altına atmayacak bölgelerin etrafında güvenlik önlemi aldılar."
Başta hak alma eylemleri olmak üzere emekçilerin, öğrencilerin, köylülerin giriştiği en demokratik eylemlere bile en sert şekilde hızla binlerce polis ve asker, panzerler, gaz bombaları, kurşunlar ile saldıranlar bu katliamların ardından sadece külleri temizlemek üzere katliam bölgelerine teşrif etmişlerdi. 1995 Gazi katliamında öldürülen 17 kişinin katili ise bizzat kolluk güçleri olmuştur.
Osmanlı devlet geleneğinin katliamcılığını devralan hakim sınıflar bu en temel gerçekleri tersyüz edip Alevi katliamlarını ve bunlardaki rollerini unutturup Alevileri kendi para ve iktidar hırslarına yedeklemek istemektedirler. Bunu da Alevileri “şeriat tehlikesiyle” korkutup, kendilerini de laikliğin teminatı gibi göstererek yapmaya çalışıyorlar.
Alevilerin ne yazık ki büyük çoğunluğu bu ikiyüzlü tavıra kanmakta, sivil-askeri bürokrasiye güvenmekte ya da en azından denize düşen yılana sarılır psikolojisine girmektedir. Oysa İslamcıları güçlendiren, Alevi katliamlarını el altından bizzat örgütleyen ya da en azından bu katliamlara göz yumarak destekleyenler bunlar değil midir? 12 Eylül darbesi çoğunluğu devrimciliği benimseyen Alevi gençleri zindanlara, işkencehanelere atmakla kalmamış, Aleviliğe karşı Sunni İslam asimilasyonunu tam gaz azdırmamış mıdır? Alevi köylerine zorla cami yaptıranlar, Kuran kursu ve İmam hatip okullarının sayısını rekor derecede arttıran, yeşil sermayeyi palazlandıran, tarikatları ve Alevi katliamcısı profesyonel faşist katilleri el üstünde tutan 12 Eylül askeri rejimi değil miydi?
Ayrıcalıkları ve iktidarlarının devamını sağlamak için yürüttükleri kendi iç çatışmalarında nasıl liberal burjuvazi AB, demokrasi söylemleriyle kendi konumunu güçlendirmeye çalışıyorsa sivil-askeri bürokrasi de toplumu, özellikle de bu konuda çok duyarlı Alevileri yarattıkları sûni şeriat tehlikesi üzerinden arkasına yedeklemeye çalışmaktadır.
Alevi veya Kürt, her türlü ezilen kimlikten partisinden temizleyen Baykal'ın ve diğer sosyal demokrat partilerin Aleviler konusundaki tutumlarının ikiyüzlülüğünü tartışmaya bile gerek olmayacak şekilde tarih ortaya koymuştur. Alevilere yönelik katliamların yapıldığı dönemde iktidar olan sosyal demokrat partilerin (Maraş katliamında CHP, Sivas katliamında SHP) katliamları engellemek yerine seyirci kalmayı tercih etmeleri yaşanan vahşetin suç ortağı oldukları gerçeğini gözler önüne sermektedir. Bu partiler Alevileri olsa olsa onları iktidara yükseltecek merdivenin basamakları olarak görmekte ve öyle davranmaktadırlar. Sırtını başta generaller olmak üzere diğer egemen sınıflara dayayan CHP geleneği Aleviler için alternatif olamaz
Kapitalist düzen varolduğu sürece otoritesini ve sürekliliğini sarsabileceğini düşündüğü her durum karşısında toplum içinde yeni bölünmeler ve yeni katliamlar yaratacaktır. Geçmişte Ermeniler, Rumlar; dün Aleviler, bugün ise Kürtler... Kapitalistler böylesi durumlarda kullanabilmek için beslediği katilleri de kendinden olmayanları inkar ve imha üzerine örgütlenen bir zihniyetten seçecektir. Gelecekte de farklı coğrafya ve dillerde yeni ezilenler yaratılacaktır.
Büyük çoğunluğunu emekçilerin oluşturduğu Alevilerin kurtuluşu da tıpkı diğer ezilen ve sömürülenler de olduğu gibi devrim ve sosyalizm mücadelesinden geçmektedir ve dolayısıyla güvenmeleri gereken tek şey kendi güçleri ile diğer ezilen ve sömürülenlerle yükseltecekleri ortak mücadeleleridir. Ne postal, ne de diğer ayrıcalıklılar Alevilerin dostu olamaz.
Aleviler, hepimizin nereye hizmet ettiğini bildiğimiz gerici, faşist, ırkçı, kısacası her türlü ayrımcı politika karşısında esas duruşa değil devrimci saflara geçmeliler.
Ancak sosyalizm ayrımcılığı, baskıyı, ezilmişliği ortadan kaldıracaktır. Kurtuluşun tek yolu proleter devrim kavgasıdır.
Ya Sürekli Devrim Ya Sürekli Katliam!
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!
marksist bakış
Bu katliamların ortak özelliği, katliamların faşist ve dinci güruhlarca kontrgerillanın işbirliği ve kolluk güçlerinin himayesinde gerçekleşmesidir. Maraş'ta faşist çeteler kontragerillanın yönlendiriciliğinde tam 3 gün boyunca 100'ün üzerinde Aleviyi baltalarla, nacaklarla, palalarla vahşice katlederken ortalıklarda ne asker ne polis vardı. Sivas katliamının vahşeti ise sekiz saat sürmüştü. O dönemde Sivas valisi olan Ahmet Karabilgin'in katliamdan 9 yıl sonra Can Dündar'ın belgeselinde askerin olaylara müdahalesini anlatan şu sözleri gerçeği bütün açıklığıyla tekrar ortaya koymaktadır: "Sonunda 20-30 asker geldi, Hükümet Meydanı'na... Ama orduevini koruyacak şekilde mevzi aldılar. Bunları maalesef ben yaşadım, gördüm. Halbuki Madımak'ta sıkıntımız var, oraya yoğunlaşması lazım. Ama askeri birlikten parça parça gelen bu gruplar olay yerinden çok, ana caddedeki mağazaların, kuyumcuların, askeri risk altına atmayacak bölgelerin etrafında güvenlik önlemi aldılar."
Başta hak alma eylemleri olmak üzere emekçilerin, öğrencilerin, köylülerin giriştiği en demokratik eylemlere bile en sert şekilde hızla binlerce polis ve asker, panzerler, gaz bombaları, kurşunlar ile saldıranlar bu katliamların ardından sadece külleri temizlemek üzere katliam bölgelerine teşrif etmişlerdi. 1995 Gazi katliamında öldürülen 17 kişinin katili ise bizzat kolluk güçleri olmuştur.
Osmanlı devlet geleneğinin katliamcılığını devralan hakim sınıflar bu en temel gerçekleri tersyüz edip Alevi katliamlarını ve bunlardaki rollerini unutturup Alevileri kendi para ve iktidar hırslarına yedeklemek istemektedirler. Bunu da Alevileri “şeriat tehlikesiyle” korkutup, kendilerini de laikliğin teminatı gibi göstererek yapmaya çalışıyorlar.
Alevilerin ne yazık ki büyük çoğunluğu bu ikiyüzlü tavıra kanmakta, sivil-askeri bürokrasiye güvenmekte ya da en azından denize düşen yılana sarılır psikolojisine girmektedir. Oysa İslamcıları güçlendiren, Alevi katliamlarını el altından bizzat örgütleyen ya da en azından bu katliamlara göz yumarak destekleyenler bunlar değil midir? 12 Eylül darbesi çoğunluğu devrimciliği benimseyen Alevi gençleri zindanlara, işkencehanelere atmakla kalmamış, Aleviliğe karşı Sunni İslam asimilasyonunu tam gaz azdırmamış mıdır? Alevi köylerine zorla cami yaptıranlar, Kuran kursu ve İmam hatip okullarının sayısını rekor derecede arttıran, yeşil sermayeyi palazlandıran, tarikatları ve Alevi katliamcısı profesyonel faşist katilleri el üstünde tutan 12 Eylül askeri rejimi değil miydi?
Ayrıcalıkları ve iktidarlarının devamını sağlamak için yürüttükleri kendi iç çatışmalarında nasıl liberal burjuvazi AB, demokrasi söylemleriyle kendi konumunu güçlendirmeye çalışıyorsa sivil-askeri bürokrasi de toplumu, özellikle de bu konuda çok duyarlı Alevileri yarattıkları sûni şeriat tehlikesi üzerinden arkasına yedeklemeye çalışmaktadır.
Alevi veya Kürt, her türlü ezilen kimlikten partisinden temizleyen Baykal'ın ve diğer sosyal demokrat partilerin Aleviler konusundaki tutumlarının ikiyüzlülüğünü tartışmaya bile gerek olmayacak şekilde tarih ortaya koymuştur. Alevilere yönelik katliamların yapıldığı dönemde iktidar olan sosyal demokrat partilerin (Maraş katliamında CHP, Sivas katliamında SHP) katliamları engellemek yerine seyirci kalmayı tercih etmeleri yaşanan vahşetin suç ortağı oldukları gerçeğini gözler önüne sermektedir. Bu partiler Alevileri olsa olsa onları iktidara yükseltecek merdivenin basamakları olarak görmekte ve öyle davranmaktadırlar. Sırtını başta generaller olmak üzere diğer egemen sınıflara dayayan CHP geleneği Aleviler için alternatif olamaz
Kapitalist düzen varolduğu sürece otoritesini ve sürekliliğini sarsabileceğini düşündüğü her durum karşısında toplum içinde yeni bölünmeler ve yeni katliamlar yaratacaktır. Geçmişte Ermeniler, Rumlar; dün Aleviler, bugün ise Kürtler... Kapitalistler böylesi durumlarda kullanabilmek için beslediği katilleri de kendinden olmayanları inkar ve imha üzerine örgütlenen bir zihniyetten seçecektir. Gelecekte de farklı coğrafya ve dillerde yeni ezilenler yaratılacaktır.
Büyük çoğunluğunu emekçilerin oluşturduğu Alevilerin kurtuluşu da tıpkı diğer ezilen ve sömürülenler de olduğu gibi devrim ve sosyalizm mücadelesinden geçmektedir ve dolayısıyla güvenmeleri gereken tek şey kendi güçleri ile diğer ezilen ve sömürülenlerle yükseltecekleri ortak mücadeleleridir. Ne postal, ne de diğer ayrıcalıklılar Alevilerin dostu olamaz.
Aleviler, hepimizin nereye hizmet ettiğini bildiğimiz gerici, faşist, ırkçı, kısacası her türlü ayrımcı politika karşısında esas duruşa değil devrimci saflara geçmeliler.
Ancak sosyalizm ayrımcılığı, baskıyı, ezilmişliği ortadan kaldıracaktır. Kurtuluşun tek yolu proleter devrim kavgasıdır.
Ya Sürekli Devrim Ya Sürekli Katliam!
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!
marksist bakış
Similar topics
» "Devrimi Halklar Değil Sınıflar Yapar”
» Devrimci Ahlak
» Kadın ve Devrimci Olmak
» Devrimci İç Yaşamın Örgütlenmesi
» Devrimci İç Yaşamın Örgütlenmesi
» Devrimci Ahlak
» Kadın ve Devrimci Olmak
» Devrimci İç Yaşamın Örgütlenmesi
» Devrimci İç Yaşamın Örgütlenmesi
Yolumuz Devrim Aşkımız Devrim | DevrimForum | :: ..::Tartışma Platformu::.. :: Etnik & Dinsel Kimlik Sorunu
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz